9 sene önce, 1 Aralık Salı günü -“binbir badireyi” atlatıp- Bilbao’ya varmıştım. Havaalanında beni Mois ve Danel beni karşılamış, 15 günümü geçireceğim Unamuno’ya bırakmışlardı (tek kelime İspanyolca bilmediğimden, Mois ve Manu Danel’e gölgem olma görevini vermişlerdi . O 15 gün içinde gündüzleri Danel’le ev arıyor (Bengü ve Ece’den 1 aydır ayrıydım, gelebilmeleri için benim burada bir ev bulup yerleşmem gerekiyordu), akşamları o gün aldığım “oyuncak konuşturmacaları” Skype üzerinden Ece’ye oynatıyordum. Hollanda’daki default mesafeli insan ilişkilerinden sonra Unamuno’da tanıştığım insanların iyiliği beni her defasında şaşırtıyordu. Her gün karşılaştığım bu iyilikleri akşam Bengü’ye anlatmak için defterime yazıyordum. Sonra nihayet bir ev bulduk, Bengü ile Ece de -yine bir dolu maceradan sonra- 5 Ocak (Salı) günü üç kralla beraber Bilbao’ya ayak bastılar. Gelişlerini Manularda bekliyorduk: kaçırılan bir sürü uçak, havaalanında süresiz bekleyiş ve çaresizlikle dolu saatlerden sonra, geceyarısı bulunan bir uçakla nihayet Sondika’ya indiler. Ece 3 yaşındaydı, o ana kadar uykuya direnmeyi başardıysa da arabada uyuyakaldı.
Bilbao’da acısıyla tatlısıyla müthiş bir üç yıl geçirdik. Severek, çok severek ve sevilerek ayrıldık. Sonrasında düzenli olarak ziyaretlerimize devam ettik (işte en son yazın ailecek çıkarma yaptık). Temmuzdaki çalışmamızda sunucularda epey kritik bir yenileme kararı aldık, buna bağlı olarak da işte bu ay tekrardan gelmem gerekti. Dönemin ortasında en fazla bir hafta ayırabildim (sağolsunlar, başta Süheyla Hocam olmak üzere, bölüm de ellerinden gelen anlayışı ve desteği gösterdi).
Daha önceki gelişlerimde Nervion Oteli, San Fransisco sokağındaki misafirhane ve artistik bbk Talent’te ağırlandım ama bu gelişimde, Marian hoş bir sürpriz olarak 9 yılın ardından Unamuno’da yer ayırmıştı! İşte dokuz yılın ardından yine fıstık yeşili odada geçirdim günlerimi.
İşler iyi gitti, ağırlıklı olarak Gemma’nın götüreceği bir makaleye başladık (Gemma da bu şubatta Karlsruhe’ye gidiyor / İspanyol ailem sağolsunlar, geleceğimi duyunca Madrid’den o çok sevdiğim manolya şekerlerinden yine bir kilo almışlar benim için 8). İşler çok şükür yolunda gitti (gibi görünüyor şimdilik), yeni sisteme geçişi başarıyla hallettik — 2010 senesinde yazdığım kodları yeni kütüphanelere uyarlamak, en baştan hatırlamak garip geldi biraz, yeni derleyeciler eski kodları derlerken epey homurdandılar ama korktuğumdan çok daha pürüzsüz ilerledi.
Danel’le yılların ardından temmuzdaki ziyaretimde buluştuk, hatta bu buluşmaların birinde en sonunda topluca Gemmaların köyü Zumaia’ya gidip, İspanyol ailemi bile ziyaret ettik! Geçen ay Danel Ankara’ya geldi; yıllardan sonra bu kadar sıklıkla görüşünce, artık Bilbao’da görüşmeyiz, mazallah overdose’a uğrarız diye şakalaşıyorduk ama dün de güzelce buluştuk (Danel, Mois, Yuri ve ben). Günün anısına bir fotoğraf da çektirdik ama tam mafya gibi çıkmışız! 8)
Şimdi bir yandan bu girişi yazıyor, bir yandan da bavulumu topluyorum. Standard market alışverişimi (La Vieja Fabrica ahududu reçeli; Ortiz Bocquerones; Havarti, Maasdam peynirleri; mango, …) yaptım, inşallah ağırlıkta sorun çıkmaz (n’olur çıkmasın, n’olur, n’olur!…).
Mois’e diyordum “9 senenin ardından bir çemberi kapıyor gibi hissediyorum” diye de, “yok öyle bir şey!” dedi (bir keresinde -şimdi aradım da bulamadım- ya Nerea’ya, ya Olatz’a böyle bir şey demiştim “Bu son gelişimmiş gibi hissediyorum” diye de, o zaman da bana Nerea/Olatz “yok öyle bir şey, sana öyle geliyor!” demişti o da (Olatz’dı sanırım), yani anlayacağın ey sevgili kâri, gelir bana arada öyle 8) .
Özetle iyi geçti (ya başka nasıl geçecekti ya! 8), ek olarak Julen’i, Noelia’yı da gördüm, dün akşam bir de Helga’ya uğradım, çok iyi oldu görüştüğümüz. Artık dönme vakti geldi (cue in ABBA… dans! müzik!)