Glow
Glow‘u seyrettik, peşinden Dangal geldi (bu da mı tesadüf? haydi bunu da açıklayın dadaistler!). 80’ler estetize edildiğinde ne kadar katlanabilir oluyor <hipster mode on>önemli olan onu bütün çiğliyle hatırlayıp, kabullenip her şeye rağmen sevgisi 8P </hipster mode off – ya da ben öyle sanayım>. Glow şu şekilde bir şey olarak estetize edilse de, kendini dayandırdığı aslı aslında böyle bir şey. Beğeneceğimizi, ilgileneceğimizi hiç beklemiyorduk, bizi şaşırttı – hele Kate Nash’in varlığı (ve hali) yılın sürprizi idi (o kadar olmasa da).
Okumaya devam et “bana kalbin kadar temiz bu sayfayı… ya da: içler dışlar çarpımı”