Kışı yazdan daha çok seven arkadaşlarımız var (aralarında Düşes başta gelir), onları anlayamam. Benim sevdiğim tek bir mevsim vardır, o da yaz. Ankara’da sonbahar’ın başlangıcına da katlanabilirim (çok turuncu ve kızıl olur, havası da fena değildir; elmalar ve elmalı turtalar da cabası).
Bu kış çok tatsız bir kıştı, şimdi gidenin arkasından konuşmak gibi olacak ama 2015 de hiç iyi bir yıl değildi hani. Havaların soğumasıyla, derin bir kış uykusu özlemine girdim: kışın evden hiç çıkılmasa, ev dışı iletişimde bulunulmasa – sonbaharda makarnaları, turşuları, reçelleri ve unu stoklayıp, uyuyup uyuyup uyansak, bir şeyler atıştırsak, bir şeyler okusak, seyretsek, sonra yine sıcak yataklarımıza dönsek. Yapılmamış bir şey değil, bitkileri de katarsak hesaba, dünyanın çoğu bu düzene böyle ayak uyduruyor.
Bu dönem, üzerimde -kendi kaşınmamdan ötürü- epey bir ders yükü vardı, bütün dönemi ağlayarak geçirdim ama bir tek gün yoğunluk dışında başka bir şeyden şikayet etmedim: derslerin içeriği zevkliydi, öğrenciler de müthiştiler sağolsunlar ama çok büyük bir koşturmacam vardı: her dersi ilk defa veriyor olduğumdan ötürü, ders notlarını hazırlamak, derse hazırlanmak, çakışmalarla didinmek beni çok yordu. Ama tabii her masalın sonunda olduğu gibi, her şeye değdi (bkz. Figür A)
Dersler -en azından benim için- çok zevkli geçiyor, her sorana memnuniyetimi dile getiriyordum; onlar da bu pembe tabloyu benim yeni oluşuma, motivasyonuma, kısaca "gençliğime" veriyorlardı (doğrusunu isterseniz bende de birtakım şüpheler yok değildi hani…) ama sonra bir gün, şimdi hangi bölüm / hangi ders olduğu lazım değil, misafir olarak 1. sınıf öğrencilerinin bir dersine katıldım da, memnuniyetimin sebebinin benim gençliğimden/motivasyonumdan değil de, öğrencilerimden gelmekte olduğunun tam olarak ayırdına varıp, ne kadar şanslı olduğumu bir kez daha takdir ettim. Bugün de öğrenci anketlerinin sonuçlarına baktım, bütün derslerimden beni geçirmişler sağolsunlar (90’dan düşük notum yok! 8), sevindim durdum.
Ama ne diyorduk? "Yine kış, yine kış / Bütün emelleri bir ağlayan duman sarmış" (A. Haşim) ya da daha da damardan gitmek gerekirse:
Buğulandıkça yüzü her aynanın
Beyaz dokusunda bu saf rüyanın
Göğe uzanır -tek, tenha- bir kamış
Sırf unutmak için, unutmak ey kış!
Büyük yalnızlığını dünyanın.
(Ahmet Muhip Dıranas)
Eliot’a, "Journey of the Magi"ye hiç girmeyecektim, ama şu satırlara bir bakın, insanın içini dipten derinden nasıl üşütür şu giriş:
A cold coming we had of it,
Just the worst time of the year
For a journey, and such a long journey:
The ways deep and the weather sharp,
The very dead of winter.
(T.S. Eliot — Lancelot Andrewes diyecek kadar iyi bilenler beni bu seferlik mazur görsünler lütfen)
Bu sene de Ece 3 Kral’a (Los Reyes Magos) yine muhteşem bir mektupla seslenip, mavi bir ışın kılıcı istedi:
Bu isteğinde geçen ay 1.den başlayıp, tamamladığı (7.yi hem de IMAX’de izledik, çok beğendik) Star Wars’un da büyük etkisi var tabii ama bütün dünya da Ece ile aynı heyecanı paylaştığından, üç kralın mavi ışın kılıcı bulmaları biraz zaman aldı ama mutlu son (hem de bir değil, iki tane getirdiler!). Bu aralar Ece bizi sağolsun, çok ama çok sevindiriyor! (Bu dönem bir de yaptıkları Schlieren Optik deneyleriyle aslan Proje 475 grupları sevindirdiler beni çok — 3 kral acaba onlara da bir şeyler getirmiş midir?)
Başka neler yapıyorum? Bugünlerde epey keyifli bir kitap okuyorum: Alex Schvartsman’ın "Explaining Cthulhu to Grandma and Other Stories"ini – 2-3 sayfalık SF/F flash-fiction hikayelerini birbiri ardına deviriyorum: kitaptaki hikayelerin bir kısmı Nature’ın "Future" bölümünde yayınlanmış; vaktiyle ben de birkaç tane hikayemi göndermiştim oraya da, bir tanesi direkten dönmüştü (Stargazing all alone by myself). Sonra yakın zamanda keşfettiğimiz, ailecek her gün defalarca dinlediğimiz Linzey Rae var (mesela daha geçen gün cover’ladığı, gene bir aile klasiğimiz olan, Shut Up and Dance‘i ile, yemek tarifi ki, zaten bu tarif sayesinde kendisiyle "tanıştık" — çok sert gelirse, hemen pes etmek de istemezsenizi bir de şu blog girişime bakınız efendim… şaka maka bir sene olmuş bu arada!).
Link, link, link. Saat sabahın 2’si oldu, uykum hala yok. Bir şeylerden daha bahsedecektim sanki ama mürekkebim bitti (bu yılbaşı yıllarca arzuladıktan sonra nihayet Adana’ya, Mehmet ile Almıla’yı ziyarete gidebildik topluca, (3) krallar gibi ağırladılar bizleri sağolsunlar).
Anahtar Kelimeler: 3 Kral, 3 Kral.. Voltran!
fi tarihinde bizim takım (soldan sağa: Barış, Bengü, -kırmızılıyı çıkaramadım-, ben, Efe)
Normal zamanlarımda ben
Resimler, izinler.. — Bu girişte, pek yapmadığım bir şey yapıp iki resmi de (409 & Ece’nin mektuplar) ilgili kişilerden izin almadan yayınladım, ilk itirazda geri çekerim, emrivaki için kusura bakmayın lütfen… 8I
Hayaller, gerçekler… — Fizik aşkıyla geldiğim okulda gördüklerimden sonra hevesim kursağımda kaldı. Derslere gidesim gelmedi, sınavlara çalışasım yoktu. Gelmeden önce kurduğum hayallerimin üzerine dün Ankara’yı esir alan kardan defalarca yağdı. Bir baktım ki “Bu okul bitmez, bitse de düşlerimdekiler elime geçmez” tasası içinde boğuluyorum (Sağlık nedeninden final+bütünlemelere giremediğim bir dönem de cabası). Tam iyice umutsuzluğa düşmüşken (garip ama en motive olduğum anlar bu anlardır) “Haydi be Ali Can, bir doğrul okulu bitir de devamını sonra düşünürsün.” hissiyatı geldi. Ben de aldım elime kalemi, kitabı başladım çalışmaya ama dersler yine sıkıcı yine beklenti dışında.
Ben bu düşüncelerle bir yıl daha uğraştıktan sonra tam da mezun olacağım dönem seslenmeyi unuttuğum ama benden haberdar olan 3 Kral 2 tane yeni hoca gönderdiler bana. “Haydi az kaldı, sık dişini de bitsin okul.”diye başladığım dönemin “Az daha devam etse bu dönem.”, “Okulu uzatmasam tanışamayacaktım.” diyerek biteceğini aklımın ucundan dahi geçiremeyeceğim bir dönem omasını sağlayan hocalarımla geçti bu son dönemim.
Bu hocalarımdan biri ve bu güne kadar almadığım kadar çok ilham almamı sağlayan kişi şüphesiz ki sizsiniz hocam. Yıllardır denk geldiğim her bir videosuna hayranlıkla baktığım Prof. Walter Lewin’i bırakıp o hayranlığı size gönderdim. Maddenin Yapısı ve Özellikleri gibi bir dersin eğlenceli ve hareketli bir şekilde işlenebileceğine inanmazdım, hala da sizden başkasının yapabileceğine inanmıyorum. 🙂
Lafı çok uzattım hocam kusuruma bakmayın. Sadece içinde bulunduğum o durumda bana öyle bir kürek ve öyle bir cesaret verdiniz ki hayallerimin üzerindeki tüm kar tabakasını temizleyip attım. Üniversite hayatımın en parlak ve gerçekten anlamlı dönem ortalamasını (3.5 un üzerinde) bu dönem yapmam da bunun ispatı olsa gerek. Böylece “keşke son dönemimde tanışmamış olsaydık” burukluğuyla mezun oldum sonunda.
Sizi tanıdığım ve sizden ders aldığım için gerçekten çok memnunum hocam. Her şey için sağ olun.
8) — Çok teşekkürler Ali Can, mahcup ediyorsunuz, asıl ben teşekkür ederim son derece zevkli bir dönem için!
Sevgiler, selamlarla..
Vaşşşş — Aboreyyy! Ne güzel bir yorum yahu. Maşallah.