Merhabalar, son zamanlardaki halimizi pek iyi özetleyen bir internet deyimi var: TL;DR. Halbuki, bizim zamanımızda RTFM vardı, öyle bir geek-topluluktuk, sonra twitter çıktı ve bugünlere geldik. Özetle (ahkam mode on:) yıllar boyu çalışıp, didinip, gayet bilimsel, detaylıca bir şeyi anlatmanız, bir kumpası ortaya çıkarmanız, gerçekleri (hem de bilimsel gerçekler olsun bunlar) açıklamanız artık kimsenin umurunda değil (daha evvelden de buna benzer bir şey yazmıştım: çocukluğumuzun filmleri kötü adamların/politikacıların gizli kapılar altında çevirdikleri pis işleri kaydedilmekte olduklarından habersiz, büyük bir fütursuzluk ve aymazlıkla ballandıra ballandıra anlatışlarının dünyanın dört bir yanındaki televizyonlara düşüşüyle "mutlu son" olarak biterdi – artık böyle bir şey yok, her şeyin bir açıklaması var, bunu da gördük. Yani özetle: ertesi gün diye bir şey yok / ya da daha doğrusu, var).
Bu ille de doğrular, yalnızca doğrular.. için de genel-geçer bir kural değil üstelik, daha zararsız mecralarda da etkisini gösteriyor. Takip edegeldiğim internet dergilerinden olan SF Signal, bu ayla birlikte, 2014 yılında kendilerine gönderilen kipat listesini açıklamış, bir de bu ay çıkacak bilim-kurgu, korku, fantazi vs. kitaplarının listesini vermiş, özetle: say say bitmez (378 imiş). Bilimsel makaleler de öyle: her ay onbinlerce makale yayınlanıyor.
Indexler (eleştirmenler, arama motorları, inceleme yazarları) doğal olarak her geçen gün daha önem kazanıyor (ne kadar klişe bir cümle oldu), yani dünyanın en güzel buluşunu da yapsanız, en güzel kitabını da yazsanız, "siz neymişsiniz be abi" olsanız da başarıya ulaşacağınızın, keşfedileceğinizin garantisi yok. Şarkıcı, oyuncu, görsel bir şeyci iseniz durumunuz daha da vahim: o takdirde yetenekli olup olmadığınız çok daha arka planda, şans çok daha ön planda, falan filan (ahkam mode off).
Ne diyordum ben? Hah, too long; didn’t read, 145 karakterde görüşelim çok isterseniz. Ah! Bir de resim tabii, resim çok önemli, resim olmalı — Barış müthiş bir Wes Anderson kipatı hediye etti sağolsun (yine de Bahar’da bu kipattan -büyük ihtimalle- yokken benim istediğim zaman açıp okuyabilmem kaderin adaletsizliğine delalet değildir de, nedir?), işte orada, Moonrise Kingdom’ın çocukların evde olduğu sahnelerin bilmemkimin (hatırlayamadım, bakınca da bulamadım) tablolarından etkilendiği/gönderme yapıldığı söylenmiş de, hayır bence, kesinlikle Carl Larsson idi! (bana ne! bana ne!) Misal:
eğer bahsedilen bahar bensem — oyunbozanlık etmem istemem ama bende o kitap var 🙂
varmış! varmış! — Adalet varmış! (O halde ben de artık hiçbir vicdan azabı duymadan, gönül rahatlığıyla okuyabilirim kipatımı (gerçi okumak deyince daha çok resimlerine bakmak anlamında kullanıyorum ama zaten her kipatı o şekilde “okuyor” değil miyim!))
evet — ben çoktandır internet’i de okumuyorum, resimlerine bakıyorum. Son aldığım kitaplar da resimlerine bakmalık: http://instagram.com/p/r-Bjh8E99v/
twitter — Bence twitterla alakası yok. Daha twitter yokken ve ben eski mesleğimi yaparken de uzun mailleri okumama alışkanlığı vardı bir çok kişinin.