Evet, evet, öyle olmalı! İyi ki doğmuşum.
Ofiste şimdi Ramones dinliyorum, bölümün web sayfalarıyla oynuyorum, daha dönemlik TÜBİTAK gidişat raporumu sonlandıracağım.
Bengü’yle Ankara’daki ilk günlerimde, Kuğulu Park
tekrar et, bugün günlerden cuma…
Evet, evet, öyle olmalı! İyi ki doğmuşum.
Ofiste şimdi Ramones dinliyorum, bölümün web sayfalarıyla oynuyorum, daha dönemlik TÜBİTAK gidişat raporumu sonlandıracağım.
Yılın listeleri nerede kaldı Sururi Bey?
İyi biliriz sizi biz, iyi biliriz
Nerdesiniz Ruhi Bey.
RUHİ BEY
Gömdüm hepsini, geliyorum
Bütün ölülerimi gömdüm, geliyorum.
KORO
Peki ya sonuç, Ruhi Bey, ya sonuç
Biz sizi tanımaz mıyız
Siz ne yaparsınız bundan sonra, biz ne yaparız
Bir bütünün parçalarıyız, bir bütünün parçalarıyız.
RUHİ BEY
Sonuç mu dediniz, ne dediniz, ne dediniz
Sonuç hiç gömülür mü, geliyorum
Ben yalnız ölülerimi gömdüm, geliyorum.
KORO
Doğrusu anlamıyoruz Ruhi Bey
Her insan biraz ölüdür
Biz ki bir bütünün parçalarıyız, biliriz
Her insan biraz ölüdür.
RUHİ BEY
İnsan yaşıyorken özgürdür
Yaklaştım iyice, geliyorum.
KORO
Her insan biraz ölüdür
Biz de biraz ölüyüz.
RUHİ BEY
Ölüler ki bir gün gömülür
İçimizdeki ölüler, dışımızdaki ölüler
İnsan yaşıyorken özgürdür
İnsan
yaşıyorken
özgürdür.)
Geldiğimizden beridir pek bir şey yazasım yok. O olmayan "pek bir şey"ler birikti, birikti, Çetin Altan’ın vaktiyle (Milliyet, 29 Nisan 1960) "bugün canım yazı yazmak istemiyor"una neredeyse ulaştı (Çetin Altan o yazısını Turan Emeksiz’in öldürülmesi ile ilgili yazmıştı). (Gerçi Çetin Altan o yazının üzerinden bir ay (ve bir darbe) geçip de 28 Mayıs’ta "bugün canım yazı yazmak istiyor" başlıklı pek de gurur duyulmayacak bir başka yazı yazacaktı.)
Hayat bir adventure oyunu değildir, genelde sorununuza çözüm yoktur ve her şey daha kötüye gider. Türkiye’ye gelirken beklentilerimiz o kadar düşüktü ki, geldiğimizden sonra buradaki durumları soran arkadaşlarımıza "beklentilerimizin üstünde" diye cevap veriyorduk şaka yollu.
Pek politik bir insan değilim (Caitlin Moran’ın iki soruluk "feminist misiniz?" testi gibi (ki çok etkileyici bulurum), "yaşıyorsan , o zaman politiksindir" karşılığını bu sefer müsadenizle banal bulacağım). Buna rağmen beni bile bu sefer bir şekilde bir yerlerde dolaştırmayı becerdiler, bu da onların madalyası olsun. Neyse, ne diyecektim?
İyiye gitmiyoruz, zaten umutsuzdum (arkadaşlar arasında karamsarlığımla bilinirim — arkadaşlar dediysem tabii ki Schopenhauer ve tarihten gelen tayfası) ama artık iyice bir oldum. Genelde çözüm üretir insanlar ("Fatih Hoca, ileride bilmemkim yerine bilmemkimi oynatsaydı bu maç bizimdi…"), ya da ideal bir duruma odaklanırlar an itibarı çektikleri sıkıntılara pansuman olsun diye ("Manitunun yeşil çayırlarında koşturacağız vahşi atlarımızı…"). Benim durumumda çözüm yok, umut yok, evriliyoruz ("Rollin’ rollin’ rollin’ / Though the streams are swollen / Keep them doggies rolling…").
Yine konuyu dağıttık, zaten yazacak bir şey de yok mır mır etmekten başka (Sığınacak yer kalmadı / Chagall’daki eşeğin gözünden başka — C.S.). Bazı insanlar var, seviniyorlar, sevdikleri bir şeyler oluyor, mutlu oluyorlar. Bu insanları anlamıyorum diyeceğim ama bu insanlar her yerde, her tarafta, bu insanlar çoğunluk. Bu insanları anlamıyorum. Bu mutlu insanlardan öte tarafta olanlardan bir tanesini twitter’dan izliyorum, nasıl bu kadar umarsız olunabilir (default cevaplar "….’de …. oluyorken, ya sen ne yapıyordun, çiçekten böcekten bahsediyordun." — kutlama yapmıyordum, alkışlamıyordum en azından, çiçek böcek de bizim / penguenlerden de bahset o zaman.)
İşte böyle. Çözüm yok, umut yok, dert bende, derman yok. (Ben hala uzaylıları bekliyorum — The Day the Aliens took over the World | geçen gün de NIN – The Warning’i dinlerken "aaa…" oldum, yalnız değiliz (iki anlamda da)).
Diğer yandan (spekülatif son sözler): Termodinamik olarak, sisteminizin bir tarafından ısıtıp/eğitip/öğretip diğer tarafını ihmal ederseniz, o soğuk kısım dengeye gelmek ister. Yukarıdan aşağıya olmuyor, arkalar boş, ne ekersen onu biçersin, vesaire vesaire. Ben olsam nasıl yapardım? Ben olsam hiçbir şey yapmazdım bile, işte ancak böyle konuşurdum mır mır, zaten onu da şimdi yapıyorum, zaten şimdi de sinir oluyorum kendime.
Mutlu çoğunluk, bu kadar mutlu olmamanız, televizyonunuzun kanalını azıcık değiştirmeniz mümkün mü?..
Sen ne güzel bir yazar abimizdin Banks. Mekanın Culture içre olsun.
Kritik bir şey değil, sadece şu iki (potansiyel) dizinin adlarını da, bağlantılarını da unutup unutup duruyorum – insan bu tür şeyleri blog’una not almayacak da ya nereye alacak?
bunların dışında, iyiyim, yıllardan sonra Bat for Lashes dinliyorum (standart Fur and Gold). Bekliyoruz, bekliyoruz, düzenli yayınımıza (yılın listeleriyle birlikte) mayıs ortası gibi geçeceğiz kısmetse, antenlerinizi Çamlıca yönüne çeviriniz, daha da başka bir şey yapmanıza gerek yok.