Kaç zamandır hesapta yılın listelerini hazırlayacağım, istiyorum, istekliyim, azimliyim, doğruyum ve çalışkanım… gel gör ki, Godot geldi, listeler gelmedi. Ben de bugün Hande’ye mail’de ve Nergis’e doğrudan çıtlattığım üzere "Kipatlardan başlayayım, kipat listesi ne de olsa en kolay hazırlanası şey!" dedim.
İşte az evvel de oturdum, bir bakayım dedim, en son ne zaman yılın listesi: Kipatlar’ı yayınlamışım da, oradan itibaren alıverecektim ele okunmuş listemdeki kipatları. Al sana Karakan al sana! 14 Mart 2010! E höh ama yani Sururi Bey kardeşim, akşam akşam iş çıkardın. Hemen yazayım, seçeyim de yatayım bir zahmet. Hem haftasonu Georgina gelecek (inşallah), o zaman da vaktim olmaz pek. Buyrun o halde, haylaytlar ve haylayflar.
C.S. Lewis / A Grief Observed: Güzel kitaptı. Hesapta bu Belçika ziyaretimizde Barış’a götürecektim, unuttum kabak gibi. Bugün Bengü başlamış, beğenmiş, beğenilmeyecek gibi değil (sonundaki teslimiyet biraz karizmayı çizdirse de).
John Steinbeck / The Winter of our Discontent: Beni yerden yere vuran bir kitap oldu. Daha geçen ay mıydı neydi, ikinciye okudum (ilk okuyuşumda 3.5, ikincisinde ise helalinden 4.0 yıldız vermişim). Bu kitabın The Chameleons filan babında zaten çok hikayesi vardır bende.
Ian M. Banks / The Feersum Endjinn – Surface Detail – The Algebraist: Surface Detail, Matter’dan (çok) daha iyi olsa da, sonuçta (boş) bir defterin kapağına Ian M. Banks yazsam o bile Matter’dan çok daha iyi olacağından fazla detaya girmeyeyim. Abinin yokluğunda (çok kitap okudum) okuduğum non-Culture M. Banks kitapları arasında Algebraist hakkaten Culture’dı be annem! olsa da, The Feersum Endjinn, işte o zügeldi. Hem anlatım tekniği, kurgu, hem konu, twistler filan. Bir Use of Weapons olmasa da, olmasına da gerek yoktu zaten, öyle olduğu gibi sevdim ben onu.
Haruki Murakami / THBWATEOTW: 5 sene sonrasında tekrar canım çekti, ben de aldım yine okudum, oh mis gibi. TWUBC ile birlikte yegane el üstünde tuttuğum Murakamilerdendir. Twistini ve sonunu bilmek de değerinden hiçbir şey yitirtmedi, bilakis gücüne güç kattı. Bu sene, yılbaşına doğru bu amcanın ikinci hikaye toplaması olan BWSW’ı aldım, ilk hikaye seçkisi TEV de pek matah değildi ama BWSW çok entel dantel çıktı. Amaan bana ne.
W. Sommerset Maugham / Collected Stories Vol 2: Fransa’dan, Bordeaux’dan almış idim bu kipatı. İyi ki de almışım. The Razor’s Edge’in beyefendi hergele yazarı (hergele demeyelim de, halden anlar/hale gelir diyelim o zaman) çoğu Malay’da geçen hikayelerinde yine eski topraktan niyeyse hiç beklemediğim duygu ve düşüncelerle takdirimi topladı.
Neil Postman / Amusing Ourselves to Death: Bu da başucu kipatlarımdan biri oldu. Amca haklı, ama en acısı kendisinin de kayıp giden bir zamanın ağıdını yakmakta ve no future for you olduğunun sonuna kadar ayırdında olması. E sonuçta bir belgeselci gibi biraz dikkatlice baktığınızda hep kendi işine gelen tarafları gösterdiğini fark ediyorsunuz ama benim gibi internet aşığı bir adamı bile televizyon/pop kültür yükselişine sevinmek yerine üzülünebileceğine de (öyle bir potansiyel olduğuna) inandırdı. Her zaman derim, Emre, dünyanın senin gibi adamlarla dolmasını ister miydin? Alternatifim Kafka değilse, hayır, sağolun, almayayım.
End of part one, yarın devam ederiz artık (direkt buradan editler, ayrı bir girişe geçmem, merak etmeyin).
İmza : Sizi seven, yılın listeleri bittiğine hepinizin yorumlarına yorum katacak olan, Azimli Kipat Tenyası.
*** Ansızın, ertesi gün oluverir ***
Patricia Highsmith / The Talented Mr. Ripley: Bu kipatın filmini seyretmişliğim vardı, taa ne zamandan.. Hatta o zamanlarki bende önemli bir yere sahip olan Gwyneth Paltrow da oynuyordu ama işte öylecesine bir filmdi. Kitabı burada kelepirde bulmuştum, 1 Euro’ya almış idim yanlış hatırlamıyorsam. Bask ülkesinde İngilizce kitap bulmuş olmam bile almak için yeterli bir sebep olduğundan, alıp dolabın bir köşesine koymuş idim. Sonra, galiba eldeki kitaplar bitmişti de, bir göz atayım demiştim, zaten ne olduysa o zaman olmuştu. Çok hızlı bir sahneyle açılır kitap, olaylar siz daha nedir, ne yapıyoruz demeden gelişir, bir bakmışsınız Ripley Avrupa’ya gelmiş bile. Kitabın en sevdiğim yanı, Highsmith’in Ripley’e hiç acımadan, ters gidebilecek her şeyi ters götürüşü oldu. Düşünün bir, bir yandan deli gibi blöfler yapıyorsunuz, yalanı yalanla örtüyorsunuz, diğer yandan normal hayatta fizli saklı kalacak şeyler, asla olmayacak tesadüfler, karşılaşmalar birbiri ardında oluveriyor, çıkıveriyor. Ripley’in kıvırışları beni hep bir sonraki sayfaya attı. Tabii bir de aidiyetsizliği var. Bir de bir de daha iyi bir yaşamı hak ettiğine olan sarsılmaz inancı. Go Ripley go, kim tutabildi ki seni! Bu arada, filmine eklenen ekstra karakteri (ki Coupling’in Steve’i oynar – kaldı ki, halen Coupling’den referans verebiliyor muyuz, yoksa The Boat that Rocked ile Karayip Korsanları’nın hedesi ile Leverage’ın Sophie’si filan mi demek gerekiyor?) ve onla sağlanan farklı bitiş bence filmin sonunu kitaptan daha iyi bağlıyor. Kitabı, İtalya’yı pek güzel barındırdığı, anlatıya sindirebildiği için, İtalyasever OBM’ye vereyim diyordum ama iki üç ay kadar önce, polisiye romanlar üzerine sardırdığımız bir sohbet sonucunda neredeyse zorla Nerea’ya verdim, iki üç ayda okuyacağını düşünerek, o da okumadı, ben de Barış’a götüremedim (hem/hoş belki elimde olsa bile onu da C.S. Lewis’le birlikte unutacaktım).
Sarah Silverman / The Bedwetter: Stories of Courage, Redemption, and Pee: Yılın bombasıydı. O aşamaya (kitabın gelişi) geldiğimde, işte az çok ne menem bir şey olduğunu biliyordum Sarah Silverman kardeşimizin, kitap onu on bin kat pekiştirdi, kah güldürdü, kah daha güldürdü, kah insanlığımdan utandırdı (bir yandan gülerken). İşin "komiği" bu kitapla aynı amazon pakedinde asıl almak istediğimiz Tina Fey / The Bossypants ne kadar patlak, hem nalina (=komik) hem mihina (=profesyonel ciddiyet) vurmaya çalışıp da sonuçta ne İsa’ya ne de Musa’ya yaranamayan bir kitaptı. Sarah Silverman komik (k ile).
Neil Gaiman / The Graveyard Book: Bir Coraline olmasa da, bir romandan çok hikayeler bütünü olsa da, Gaiman’a karşı, popüleritesiyle doğru oranda artan ön yargılarım, kötü beklentilerimi fos çıkaran zevkli, heyecanlı ve güzel bir kipattı Mezarlık Kitabı. Ece’yi pek açmasa da, bunu -henüz- ilk düğümü atacak güzel bir filminin yokluğuna veriyorum. Silas da ne kadar güzel, iyi seçilmiş bir karakter ismidir bu arada.
Robert Charles Wilson / The Spin: Bu bilimkurgu kipatını o kadar ödülü vermişler diye seçip okudum, okumasam çok da bir şey kaybetmezdim ama çoktandır okuduğum kitaplarda pek karşıma çıkmayan ezik oğlan / cool kız (+kızın kafa ağabeyi) klişesi güzel geldi. Konu orijinaldi ama novella yeterli olurdu, 400+ (500+) sayfa (+ iki kipat daha) zorlama olmuş biraz..
Harold Pinter / The Betrayal: Senenin en iyi kipatlarından biriydi, hem de ciddi, yetişkin filan oluşu cabası. Fark ettirmeden yedirdiği anlatım tekniği olsun, üçgenin kaç köşesi, kaç kenarı dünyanın kaç bucak olduğu gibi temaları olsun, ve bunları tiyatro oyunu ile verebilmesi, e vallahi bravo.
Nurullah Ataç / Günlerin Getirdiği – Sözden Söze – Karalama Defteri – Ararken: Serin berrak su gibi geldi Ataç’ın denemeleri de, eleştirileri de, anıları da. İnsan her şeyin kendi zamanında keşfedildiğini, her düşünceyi iik kendinin düşündüğünü sanıyor (burada "insan" ben oluyorum), çok fena yanılıyor (söyleyin kendisine).Gürer’den yorum, Eki’den tweet, Emir’den takdir aldım, daha ne olsun. (Bu arada ilgili yorumda Gürer, N. Ataç’ın Sabahattin Eyüboğlu’na takılmasından bahsetmişti ya, geçen gün fark ettim, sevgili berberimiz de öyle bir "hayran çelebi", ne kadar güzel bir insan böylesine iyi kalpli, sevecen olabilmesi, tanıklık bile bir hediye gibi! (Yılın blogu tabii ki, tabii ki guzelonlu bu arada, ne sandıydınız a!)
Walter Kirn / Up in the Air: Filmi beni yerden yere vurmuştu, kitabı aşkı, ilişkileri, Alex’i bırakıp, daha ciddi başka yerlere eğildiğinden (tüketici toplumu, sürü psikolojisi, herkesin harcı değil bunlar ağır konu, etc…) kafamı duvarlara vurmadı ama sanki aynı Ryan’la (illa ki Clooney’nin filmi olarak canlanacak, cuk oturmuş idi çünkü) işte ağır konularda takılıyorsunuz gibi oluyor, hani hürmetten Alex Yenge meselesini açmıyorsunuz, o da karizmayı yukarıda tutacağım diye çabalamıyor.
Efendim, yılın kitabını seçmemiz gerekirse (hazır şimdi vermiş olduğum yıldızları da unutmuş iken)… çok zor öyle bir kitabı öne çıkarmak. O yüzden yılın kitapları bu üstteki kitaplar olsun (Spin hariç – Banks’lerden de Feersum Endjinn bir tek, diğerlerini boşverin), her biri kendi kategorisinin yıldızı… (çocuklar kardeş oldu mu…)
Hüsran listesi (bahsetmeye bile değmez, lafı olmaz):
Mark Haddon / The Curious incident of the dog at night time (20100419) 2.5*
Kiran Desai / The Inheritance of Loss (20110224) 0.0*
Tina Fey / The Bossypants (20110821) 2.0*
Arthur Schopenhauer / Aşka ve Kadınlara Dair – Aşkın Metafiziği – (20111018) 2.5*
Patti Smith / Çoluk Çocuk [Just Kids] (20111011) 1.5*