Bilbao’da yağışlar başladı, geç bile kalmıştı. Keyfimizce, sıcak, güzel bir yaz geçirdik, keyiflice uzatmaları oynadık, kışı getirdik. Yazacak bir sürü şey var aklımda, hepsini yazacağımdan değil ama işte notlar alıp duruyorum defterime.
Okuduğum şeyler: Alice Munro’nun ikinci hikayesi ("Fiction") de çok güzel fakat incitici çıkınca, dediğim gibi, kitabı bıraktım. Çoktandır cyberpunk okuyasım vardı, bir süredir arka planda harlandırdığım Constantine çizgi-romanları vesilesiyle iyice dolduruşa gelip, geçen gün Bruce Sterling’in "The Bicycle Reparman"ini okudum, bugünlerde de William Gibson’ın "Mona Lisa Overdrive"ını okumaktayım. Basklar karşıma çıkıp duruyorlar:
Bruce Sterling, "The Bicycle Repairman"
William Gibson, "Mona Lisa Overdrive"
Susanna Clarke, "Jonathan Strange & Mr. Norrell"
(sonuncusu bonus kontenjanından).
Ece’nin "Imperial March"ı Volkswagen reklamının köpekli versiyonundan, Darth Vader’ı kukuxumusu tişörtünden bilmesi. Sonra dün, Source Code‘un sonunu izledim yeniden, oradan Up in the Air’e, Rushmore’a, Ghostbusters’a geçiş yaptım, biraz daha Mona Lisa Overdrive okuduktan sonra yattım, uyudum. (Kitaba/Üçlemeye saygı olarak Matrix Reloaded’ın soundtrack’inde Juno Reactor’ın muazzam bir parçası vardır).
Hazır bunları yazmışken, bu hafta öğrendiğim ilginç şeyler… İlk sırayı Luigi Serafini’nin Codex Seraphinianus‘u alıyor. 1981 yılında basılan bu "ansiklopedi" bambaşka bir dilde, bambaşka bir kültürü anlatıyor. Ona paralel olarak da 15.yüzyıldan kalan, "Voynich Yazması" olarak adlandırılan, bambaşka bir dilde, başka olması muhtemel bir dünyayı anlatan bir diğer metin var (ilkinin aksine bunun uydurma olduğu zannedilmiyor). Ne dinledin derseniz de, Eurythmics’in "Thorn in my side"ı epey eşlik etti bu hafta bana.
Şimdi düşündüm de, Mona Lisa Overdrive bitince, Against a Dark Background‘a başlayayım — okumadığım M.’li Banks bir o kalmıştı (Hydrogen Sonata‘yı saymıyorum, seneye ucuzlayınca okurum). Bir de tabii Charles Stross var bir yerlerde — Accelerando‘suna başlamıştım ama çok sıkıcı geldi, bir de singularity neymiş diye okurken sıkıldım, uyuyakalmış olmayı diledim…
bask — Bugun Vatikan’dan bir amcayi cevirdim. Iki ismi Ispanyolca, soyadi da x iceren ve okunamayan bir seydi. Sizin memleketten mi diye dusundum. 🙂
x — kendi başına ‘ş’ olarak, ‘t’den sonra gelirse de ‘ç’ olarak okunan bir arkadaşımız Bask ‘x’i.. Vatikan’da Basklının pek işi olmaz ama dünya tabii, yuvarlak, ömür 90 sene. 😛
niye — Vatikan’da niye Basklı olmasın ki? Bir sürü milletten Papa var, daha fazla milletten kardinal (son Papa seçimindeki adayları hatırlar mısın?), daha da fazla milletten papaz var orada. Eminim Türk de vardır.