gupta ya da sorunlu bir beyin nasıl çalışır

Dün, Eki’nin tweet’inden “Çarpık Kadraj” adındaki çok güzel bir sinema/TV blogundan haberim oldu. Bir ondan bir de “bir yerlerden” tanıdığımı düşündüğüm sevgili Bahar’ın, ondan bağımsız olarak bulup hayranı olduğum  “Dünyevi Zevkler” ve “Güzelonlu” blogları üzerine (daha doğrusu bu blogların bende yarattığı duygular üzerine) yazmak istiyordum işbu girişte. Başlığı da önce “Kıskandıklarım” koyacaktım – bir Türk sanatçısının (Murathan Mungan ya da Ferzan Özpetek diye aklımda kalmıştı, dün kontrol ettim, değilmiş) blogunun bağlantılar kısmındaydı, sonra “durup dururken niye olumsuz anlamlara da kapı açayım?” deyip, başlığı “Gıpta ettiklerim…” diye değiştirmeye karar verdim. “Gıpta” sözcüğü de bu sefer “Gupta” adını çağrıştırdı ve o da bana vaktiyle, TUDelft’teki Hintli bir arkadaşın piri olarak benimsediği bir Hint tanrısının vücut bulduğu hali olduğuna inandığı Shri Nathji’yi. Shri Nathji’nin bir dans kaydı vardır – bizim düşünce tarzımız için belki de gülünç/absürd olan bu dans (ve bu zat) beni öğretisi yolunda değil fakat insanın farklı düşüncelerin ayırdına varması açısından etkilemiştir (sonuçta tek dileğinin sevgi (barış) olduğu bir insanı gülünç bulmak yakışık almaz, almamalıdır). Neyse, bunları niye yazıyorum: yaklaşık son bir saattir, işte bu bahsettiğim Shri Bhola Natji’nin adını aramaktaydım. Eğer ki bir gün bugün kullandığım Google arama sözcükleri kayıtlara dökülürse, bilin ki işte sebebi budur. Sonunda google’da değil ama 2008 yılında bu arkadaşın bana yazdığı mailde bulup bu sefer de rahatladım (geleneksel olarak her yıl bir defa ilgili dans aklıma gelir, seyretmek isterim ve bütün bu süreci baştan yaşarım, o yüzden istedim ki bunu bloga not düşeyim, nasıl olsa her defasında aramalarıma blogun veritabanındaki mesajlardan başlıyorum). Artık yan bilgi olarak verdiğim bu konuya iyice daldım, alakasızlaştı, biliyorum ama, olayın tarihçesini de vereyim de, sonradan bir karışıklık olmasın: Hollanda’dayken, ofisimizi bu Hintli arkadaşla ve 10 diğer araştırmacıyla birlikte paylaşıyorduk, bir gün masaüstünde bu zatın fotoğrafını gördüm, kim olduğunu sordum, o da bana sağolsun hakkındaki bilgileri içeren bir mail attı.

Not düşüp kendimin gelecekteki halini bu arama zahmetinden kurtardığıma göre, gelelim asıl olaya. Ne yalan söyleyeyim, kendimi az çok kültürlü, ama daha önemlisi güzelliği fark edebilen, farklı açılardan bakabilen ve kolayca görülmeyen şeyleri takdir edebilen biri olarak düşünegelmişliğim vardır. Eskiden daha yoğun, şimdilerde bir şeyi fark ettiğimde ayrımına vardığım sıklıklarda (ki itiraf etmeliyim ki artık o kadar sık değil). Böyle yazınca biraz hodbin( blunt?) oluyor ama zaten iki cümle sonra yıkacağım için bu yanılgıyı o kadar dert değil 8). Belki de şöyle desem biraz daha yumuşak olacak: “nicedir, kendimin bir kopyasıyla (10 gün önce başladığım Fringe’de bugün güncel sezonu yakalamış durumdayım ve oradaki Kevin Corrigan -ki kendisini ilk Community’de görüp hoşlanmıştık- hep Gürer Beyciğimi anımsatıp özletiyor) karşılaşmam halinde, onunla iyi arkadaş olabileceğime eminim (ki şimdi arayıp bulamasam da, bu özelliğin mutlu bir insan için gerek şart olduğundan vaktiyle dem vurmuşumdur mutlaka: yani kişinin kendisinin bir kopyasıyla geçinebilmesinin). İnsan kendisiyle bu kadar çok konuşunca, dünyası da, algısı da yavaş yavaş, fark ettirmeden daralıyor, hani çok sığ bir laf ama “haddini bilmez oluyor”. Ben ahkam çorbalarımın içinde yüze durayım, sonrasında işte başta bağlantılarını verdiğim bloglar gibi, hakikaten fersah fersah yüksek bir algıya ve beğeniye sahip girişlerle karşılaşınca duruluyor. Burada, her ne kadar öyle sezinleneceği kesin olsa da, bir aşağılık kompleksi yok, tamaıyla bir hayranlık sözkonusu, insanı şevklendiren, özendiren bir hayranlık. Sonuçta kendi dünyanızda bile yalnız değilsiniz (bunu söyleyeceğimi hiç sanmazdım ama: ne mutlu ki!)

En çok okuduğum blog, açık ara ile hem de, kendi blogum olsa da, o bloglar olmasa idi, bu blogdan o kadar zevk alır mıydım, orası şüpheli. (işte böylelikle son dakikada yine egoistliğimi kurtarmış oldum 😛 — bir de işin güzeli, ben bunları yazmaya hazırlanıyorken, Eki bu defa da tweet’inden az evvel gönderdiğim Nurullah Ataç girişimi paylaştı, Sui de övgüde bulundu, ben de mutlu oldum 8)

“Paylaşanlarınız çok olsun” dileklerimle,
o kadar da şey bilmeyen, görmeyen ama çok şükür ki görenleri/bilenleri gördüğünde mutlu olabilen,
ağlak adam mesut bahtiyar (dırı dırı dırı dırı dırı dırı dıt tı, dırınınınınınınını… – taksim girer).

Özetle, üç süper site:
1. Çarpık Kadrajhttp://mizansen.blogspot.com
2. Dünyevi Zevkler Bahçesihttp://guzelonlu.com/blog/
3. Güzelonluhttp://guzelonlu.tumblr.com

“gupta ya da sorunlu bir beyin nasıl çalışır” için 4 yorum

  1. Kevin Corrigan — Kendisini ilk defa Grounded For Life’ta izleyip sonra gidip Gürer’e “Yahu bi sitkomda oynamaya başlamışsın ve orada da süpersin. 🙂 Elektrikli araba alıp, sonra arabanı kardeşinin evinin önüne park ediyor ve upuzun bir kablo ile onun mutfağındaki prize takıp şarj ediyosun. Anla.” deyişimi hatırladım.
    Benzer hislerle, ben de bu adamla iyi arkadaş olacağımı sanıyorum her rastladığımda.
    Bir de sen Bahar’ın bloglarına gıpta ediyorsun, ben direkt kendisine gıpta ediyorum. Kahramanım, idolum kendisi. 🙂

  2. Gurer, Bahar — Gurer (daha dogrusu Kevin Corrigan) konusunda benzer sekilde dusundugum biri (ki hele de bu biri, sizin gibi kainatin oldugu gibi, dizilerin de kralicesi bir sahsiyet ise) oldugu icin sevindim, neselendim (“ben deli degilim!”).

    Bahar konusunda ise, ne yalan soyleyeyim, kiskandim efendim size (burada gipta edilecek bir sey yok). Ben “sahsen” tanisip tanismadigimi bilmemekle birlikte, “giyabinda” (sanal ortam diyelim) – tanistigimizdan bile emin olamadim, olamiyorum. Peki Bahar K. ile Bahar M. ayni kisiler midir ve E.Sehir’denler midir diye sorsam, siz bana cevap verseniz, cok ozelse madem niye e-mail atmadim da buradan sordum? (el aliskanligi).

    Oyleyken oyle kralicem. Patrona selamlar, ikinize hasretler ilen.

  3. Bloglar — Selamlar!

    Dünyevi Zevkler Bahçesi ve özellikle de Güzelonlu(blog ve tumblr) için çok teşekkürler sayın Sururi.
    Günümü güzellediniz : )

  4. Yup! — Merhaba Canan, asil sabahki sicak mail’in icin ben tesekkur ederim! Guzelonlu cok guzel gercekten, ah bir de Bahar guncellese zaman zaman…

    Ben bugun bir de maya imya aglaya‘yi kesfettim (dun? bugun?) Maya imya aglaya’nin ne oldugunu her daim bilen insanlardan biri olarak isim beni bir kere daha carpti, sonra Huzur’dan alintiyi (ve diger alintilari da) gorunce, acaba dedim, sevgili dostum Mehmet Batur’un sitesi mi bu? (hala da bilmiyorum ama o kadar da onemli degil). Sana yazdigim mail’de de bahsettigim uzere, bugun Huzur’un sonunu okumam biraz da (epey) bundandi.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir