Hemen last.fm’deki kayıtlara bakarsak işte bu senenin ilk 10’u sayın seyirciler:
- Pixies
- Portishead
- She & Him
- Florence + the Machine
- Morphine
- Neko Case
- Nine Inch Nails
- Ramones
- Camera Obscura
- Cake
Bunlar tabii, okulda ya da evde dinlediğim için kaydı tutulan seferlere dair. Yoksa bir de müzik dinlediğim asıl zaman olan sabah akşam okul/ev yolculuklarım var. Ama onlar da büyük ağırlıkla ya Pixies ya da Nine Inch Nails oldığından, çok çok NIN 7.likten 2.liğe çıkardı, o kadar.
Bu sene gerçekten de Pixies‘in yılı oldu benim için. Pixies -en azından bende- öyle bir grup ki, ya sürekli dinliyorsunuz ya da bir daha dinlemeniz için 10 yıl geçmesi gerekiyor. Adamlar (ve tabii ki sevgili Kim Deal) tanımlamışlar. Neyi? işte yaptıkları şeyi. Benim favori albümüm böyle damardan destrüktif (yıkıcı, self-destructive) Surfer Rosa (Come on Pilgrim ile alındığında etkisi yumuşuyor mu? Aralarda belki ama sonra I’ve Been Tired ve Levitate Me ile finishes you). Ya zaten oraya kadar sağ kaldıysanız, aferin size çünkü Surfer Rosa, ancak ilk 7 şarkıdan sonra 8.de Cactus ile şöyle bir soluk almanıza müsade ediyor (çünkü Gigantic’i de bitiriciler arasında saymaktayım). Neyse, dinlemezseniz hiçbir şey kaybetmezsiniz Pixies’i, daha da iyi etmiş olursunuz zira paylaşmayı hiç sevmem.
Portishead de, NIN de bildiğiniz Portishead, bildiğiniz NIN. Ama NIN bu sene, evveliyatının aksine Downward Spiral ya da Fragile ile değil, With Teeth ile vurdu beynime. Benim favorim/bitiricim Every day is exactly the same ile Sunspots kardeşler olmakla birlikte, son derece tutarlı ve ilintili (aka basur) bir albüm olmuş (basuru ben uydurdum ama basura İspanyolca’da çöp demek, o da anti-alakalı oldu şimdi). Only var mesela geniş kitleler için.
Bu sene Trent Reznor ve dadaşlar nihai olarak bitirdiler projeyi bildiğim kadarıyla. Ben daha Year Zero’yu zorlamadım, Ghosts da çok boş geldi. With Teeth’den sonra istikamet ileri değil de, gerisin geriye olacak anlaşılan.
Eski Deli Kız Arkadaşlar (filed under the category : Manic Pixie Dream Girls)
Bu senenin (bu sene bu sene deyip duruyorum da, tabii ki kast ettiğim 2010 bu arada), en güzelliği Zooey Deschanel oldu. She & Him böyle ferah sular gibi geldi, hoşlaştırdı. Sabkategorı ne olsun, can can Regina Spektor (Marianne is a bitch / Marianne is a biiiitch… eğer bu ayıpça geldiyse, o halde tabii ki her zaman için Us‘ımız var. Ayrıca onu güzel bulan bir ben olmak istiyorum ama mümkün değil tabii ki. (dudaklarında arzu, kollarında yalnız ben, sana bakan bir çitf göz, ben olayım sevgilim / … / sanaaa aşık yalnız ben, ben olayım sevgilim ), Dresden Dolls olsun, bir de bunu yazacağımı hiç sanmıyordum ammavelakin tüm cemaatin, Katy Perry (NEEEE?) . Şimdi gelelim niye ne alaka aklımı mı kaçırdım ben mevzuatına. Efendim, popüler bir insan olaraktan KP ile tabii ki bir işim olmaz fekat, bu sene kendisi Susam Sokağını (siz Tüğkleğ nasığ diyoğ?) promote etmek için “Hot’n cold” isimli parçasını Elmo ile söyledi, epey de sevimli idi orada. O bunu söyledi söylemesine de, bir takım antikozlar (kazmanın kazmacası) ayaklandı, din devlet elden gidiyor, susam sokağı kuklalarındır, tema erekzyona hayır, dediler de dediler, geri adım attırdılar ben de mazlum kontenjanından KP’yi sevdim. (Ha ama bu sene en çok Susam Sokağı’na güldüm, o başka).
Amarok, Rhytmbox, last.fm, Spotify, musicovery
Bu kısmı da sağ salim atlattıktan sonra gelelim enternete, kompadora. Dersimiz siteler ve programlar. Amarok’un yeni versiyonuyla (1.4 –> 2.0 // yeni diyorum ama Aralık 2008, bizim oralara gelmesi 2009’un ortalarını bulmuştu) çok afedersiniz içine edilmesiyle birlikte (bu derece kızgınım hala) düştüğüm dudak ucu düşüklüğünden bu sene de kurtulamadım ne yazık ki. Bu sene, Rhytmbox’la geçti ama o da kötü ya (daha doğrusu, iyi değil). Bakın istediğim bir adet özellik var, şimdi hep beraber deneyelim artık hangi oynatıcıyı kullanıyorsanız: Diyelim ki, elimde 300 çalgıcının 1200 albümü var. Ve ben Ramones’in I Wanna Be Well şarkısının olduğu albümü dinlemek istiyorum. Arama kısmına başlıyoruz yazmaya, “Ramones wanna be” — hemen sonuçlar uymayan girişlerin filtrelenmesi sureti ile belirdi, benim istediğim has versiyon “Rocket to Russia” albümünde imiş, ne iyi. Şimdi ilgili şarkıyı seçiyoruz, arama kutusunu temizlememizle birlikte… Amanın! O da ne! O şarkı türkü çalgıcı listesi tekrar flooded edildi, en tepeye yollandık. İşte size Amarok 2.0. 1.4’te anahtar kelimeler temizlendiğinde, diğer girişler görünür olurdu ama aktif lokasyon sizin seçtiğiniz şarkı (ve etrafı) olarak tutulurdu. Rhytmbox’da albümü seçip temizlik yaptığınızda bir nebzeye kadar oluyor ama siz de ben de biliyoruz ki aptal bir şey Rhytmbox, sırf Amarok kullanmayayım diye şey ediyorum.
Amarok’tan başka diğer bir keleklik de last.fm’den gelince (evet kardeşim, cimriyim, ne var? 8P), alternatif aramaya başladık, Spotify Espanyalarda desteklenir olunca, baktık, memnun kaldık ama çeşit az gibi be. Bunun yanısıra musicovery de güzel görünse de, parasız anca bu kadar, o da sen olduğun için yaklaşımı pek tatmin etmedi, gene dön dolaş harddiskimizin cevherlerinden çıkardık melodilerimizi.
Müzik ve internet, gece ve müzik, sezen ve cumhur, teleskop ve optik ve azı dişi kerpeteni.
Bu sene iki müziksel (müzikal) site epey vaktimi aldı. Biri sevgili Entrailicus’un hazırladığı önce Fades in Slowly, sonrasında da John Peel Wiki‘si, diğeri de benim ancak keşfettiğim Jonas Woost’un eski programı heute:pop:morgen’in podcastleri. Tabii sizler yeni nesil olarak sourberry radyosundan da haberdarsınızdır ama ben twitter’a yakalanmış Ece Temelkuran misali (olmadı).
Bu bağlamda: The Fall, The Damned, Siouxie and the Banshees, blah blah… << John Peel
Vampire Weekend, Blitzen Trapper, Slow Club, o lala şalala << Jonas Woost
Gelelim enternasyonel ayağa (yukarıya şalala yazdım ya, oradan şey etmiştir subliminally). Fransa’ya ziyaretimizde Efelerden Olivia Ruiz’i, Neslihanlar gelende Hollanda’dan Room Eleven’ı, İspanya’dan Nerea vesilesiyle Mecano’yu, Julen sayesinde de Hertzainak ve Lendakaris Muertos’u bildik, edindik.
Pearl Jam yıllardan sonra dinlenir, yüzüne bakılır bir albüm çıkardı (Backspacer) eğer son bir şans vermediyseniz aşkolsun size. Enya’nın Orinoco Flow’unu keşfettik tekrardan onbin yıl sonra, hoş oldu. Bir de Nina Persson’un “Nina Perşon” olarak okunduğunu öğrendik İsveççe’de (IKEA’ya da IKEA deniyormuş, aynı yazıldığı gibi bu arada) başımız göğe erdi.
Eğer becerebilirsem (becermek: vakit, sabır bulabilmek), bir adet podcast de ben atacağımdır sanal aleme, duyururum sonuçlanırsa (sizin de çok umrunuzdaydı zaten).
Mektubuma burada son verirken, resim koymaya da karar verdim. İnsanlar şarkı söylesinler, canımı yesinler.
[ve sururi, ilerleyen yıllarda on milyorlarca gencin başını yanmaktan kurtaracak öğüdünü işte burada, bu anda vermişti:
piyano çalan kızlardan uzak durun, delidirler]