Easy Rider’ın Dennis Hopper’ı (ki asıl marifeti, çok küçük bir bütçeyle çekilen Easy Rider’ın hasılatta tavan yapması üzerine film stüdyosundan kendisine verilen açık çekle, stüdyoya amiyane tabirle in your face! çekenThe Last Movie’yi çekmesidir [biraz daha detay ve başka aynı tarzdaki ilginçlikler için (mesela Nirvana – In Utero) bkz. -bittabii- A.V. Club’ın“Now I’m bored and old”: 27 deliberately confounding follow-ups to popular successes başlıklı demirbaş listesi ]), neyse ne diyorduk, Dennis Hopper’ın ölümünün üzerinden bir seneden çok zaman geçmiş (benim yazın haberim oldu). Özellikle de Christopher Walken’la, favori filmim olan True Romance’daki karşılıklı sohbetlerini çok severim.
Ama konumuz o değil, konumuz Edward Hopper. İnsan tabii ki bir resmi/ressamı ilk olarak nerede gördüğünü anımsamaz, ama ben Edward Hopper’ı ilk ortaokula giderken, “Reading/Writing” dersi için almış olduğumuz, tuğladan hallice “Prentice Hall Literature: Gold” antolojisinde görmüş idim, şu çalışması ile:
Bu resim, beni ilk gördüğüm andan itibaren büyülemişti – bir benzin istasyonunun, pompaların resmini yapmak! Sanattan çok hayata yakın bir şeydi. “Sanat salat içindir / sanat hulk içindir” olayına, dalga geçme gayesi haricinde, girmedim, saçma buldum. Ama bu resim, Prometheus gibi, ya da Death Gate Cycle’da labirentten kurtulup da diğerleri için yine geri gelen blabla gibi bir asalet taşıyordu.
O zamanlar internet yoktu, sonra internet geldi, iyi de etti, dijital ortamdan, dijital formatta bir sürü Edward Hopper toplayıp, seyre koyuldum. İşte daha önce de birkaç kere (iki) demişliğim olduğu üzere, Raymond Carver, Edward Hopper, Tom Waits, Jim Jarmusch.
Geçen sene Steinbeck’in “The winter of our discontent”iyle birlikte o güzel kapak resmiyle de görüşmüş olmuştuk:
İlgili projede ressam (Mick Wiggins), bütün Steinbeck kitaplarının kapağını hazırlamış, epey etkileyiciler, tıpkı hazırladığı diğer kapaklar gibi. Tabii ki, zorlamadıkça Hopper’lara pek bir benzerliği yok, ama yine de, şimdi mesela “duru su” desem, ya da “kuru su”, ya da “toz su”, öyle bir etkisi var işte bunların da (“Çocuk / Güzel anılar gibi hüzünlü / Hüzünlü şarkılar gibi güzel” (- CS, Fotoğraf’tan detay) gibi bir şey, sözgelimi (Brezilya’ya çevirir bir çiçek…)).
Bütün bunlar iyi güzel hoş, lakin, geçen gün karşıma Ben McLaughlin isimli arkadaş çıktı. Soyut resimden enstalasyona geniş bir yelpazede eserler meydana getirse de, benim dikkatinizi çekmek istediğim resimleri şu tarzda olanlar:
A) Resimlerden bahsedilmektedir
B) Geyik yapılmaktadır
D) İthamlarda bulunulmaktadır
E) C şıkkı atlanmamıştır, bilakis var olmamaktadır!
) ne diyorduk, evet, bir de şekil A,B, ve ardıllarında da gözlemlediğiniz üzere, resimlerin adları haber başlıklarından atanmakta, oy oy oyy.)
Şimdi sevgili blog-okur (mon semblable, mon frère!) -o kadar da- ayrımız gayrımız yok, o yüzden açık konuşacağım: 3-4 gündür yazmalarda olduğum bu girişe başlarken, aklımda Ben McLaughlin’i Edward Hopper taklitçiliğiyle itham etmek vardı, hatta senin de kolaylıkla http://www.wilsonstephens.com/artist.html?id=3 adresindeki, sanatçının bağlı olduğu galerinin sayfasına giderek teyit edebileceğin üzere, arkadaşın portföyünden kasıtlı olarak Hopper’a yaklaşanları ayıkladığımı görebileceğin üzere, bir takım hilelere dahi başvurmuş idim bu uğurda (kaldı ki Hopper’ın resme yalnızlık saçan bir neon ışığı etkisi ekleyip daha da ölgünleştiren pastel renklerine karşılık puslu ve soluk hava ve renklerle çalışmakta McLaughlin). Fakat, resimleri galerinin sayfasından birbiri ardından seçtikçe, fikrimi değiştirmek zorunda kaldım. Kabul, özellikle son iki resim hayli Hopperesque (ve tabii ki ben uydurdum, hemen şimdi) ama yine de ahkamın dozunu kaçırmamak, haddini bilmek lazım.
Neyse, bunlardı işte son 3-4 gündür aklımdaki şeyler. Böyle art arda artsal sanatsal şeyler yazmaktan sıkıldım, özüme döneceğimdir (işte TV, diziler, itlik, kopukluk – sakalı da kesmek lazım).
Bana gelince, sevgili bilgisayar başı sakini, Edward Hopper’ın “Chop Suey”ini çok severim, “New York Movie”si öldürür beni, “Room in New York” uzunca bir süre masaüstü resmim olmuştu, “Nighthawks”sız da olmaz. Anılma sırasına göre bu resimlerin küçük halleri şu şekilde — büyük hallerini de, vaktiyle ODTÜ’deki boş zamanlarımda derleyip, toparladığım resimleri, kod yazıp oluşturduğum şu sanal galeride bulabilirsiniz (galeriyi de Hollanda’dan İspanya’daki sunucuya çekmenin vakti gelmiş ya, ihmal etmemeli).