Bu sene, geçen sene başladığımız Modern Family’yi beğenerek izlemeye devam ediyoruz. Yeni dizi olarak, Parks and Recreations’dan aşinalığımızın olduğu Louie C.K.’in dizisi Louie var, 12 bölümlük ilk sezonu bir çırpıda tüketik (başladığımızda 4 bölümü filan çıkmıştı galiba, ondan sonra bir haftanın geçmesini iple çektik).
Louie, iyi bir dizi değil, komik bir dizi değil ama değişik bir dizi. Pek güldüğünüz olmuyor, ama doğallığı sizi (bizi) sarıyor (sardı). Tabii bir de Louie C.K.’nın pek bir şeye takmazlığı ve dünyayı kurtarmazlığı var. Açıkçası, Bengü’yle diziyi neden beğendiğimizi tam olarak bilemesek de, işte tahminlerimiz bu saydıklarım. Pek tavsiye edemem, arkasında duramam (nitekim Dee çaba gösterse de beğenememişti misal (yaw yoksa o bir başka dizi miydi?)
Bu sene dizi aralarında Castle ve Burn Notice’le dolduruyorduk. İşte sevdiğimiz Leverage (“… we provide.. hbrç”) aynı B-series tadıyla güzel gitti yine, bol bol tebessüm ettirdi, A-Takımı’nın filmi de iyiydi. Geçen sene bayıla bayıla izlediğimiz Lie to Me’ye anlaşılan nazar değdirmişiz, o da ağabeyi House’un yolundan koşar adım gidiyor gereksiz aile dramları, az aksiyon, yapay sorunlar kullanımıyla. House, bildiğiniz House (Patron kızma). Bildiğim kadarıyla Bengü bu konuda birtakım şeyler söyleyecek, ona birkaç gün veriyorum, olmazsa yorum kısmında açarım demek istediklerimi.
Big Bang Theory’yi izlemeyi bıraktık. Komik değil, gerçekçi değil, başta Sheldon bir insandı, son aldığı formu bilmiyorum ve dizinin merkezine oturtulması da hayli üzücü oldu benim açımdan (bir üzüldüm bir üzüldüm, sormayın). Ayrıca Penny nasıl oldu da o ilk sezondaki “glamor”ını kaybetti, o da muamma.
Yine Bengü’nün yazacağını düşündüğüm bir başka konunun anahtar kelimeleri: HIMYM, Glee, Ekin.
Hustle’a ara vermiştik, sevmediğimizden değil de zamansızlıktan (1 saat ya! İngilizler’de ayar denen şey yok. Sezon 6 bölüm, her bölüm 1 saat!), onu tekrar izlemeye başladık. Sherlock’u Hande önermişti, bizi (beni) o kadar da açmadı.
30 Rock desen, onu da zoraki, eski günlerin hatrına seyrediyoruz.
Ama işte Parks and Recreation öyle mi! Zaten iyiydi, bu sene süper başladı, kanat takıp uçuyordu, şimdi 6 bölümün ardından yine tatile girdi, bekle dur bakalım. Parks and Recreation, “bize has” bir dizi. Böyle oluşundan şüpheleniyorduk ama geçenlerde bir arkadaş bizdeyken seyredelim dedik, biz kahkahadan kırılırken, haliyle merak etti, “neye gülüyorsunuz, üçümüz de aynı şeyi seyrediyoruz, anlayamadığım bir şeyler oluyor anlaşılan, bana da anlatır mısınız?” dedi, biz de cevap veremedik, anlatamadık. Ron Swanson’ın bir kaş kaldırışı bile bizi kopartabiliyor. Karakterler çok oturduğu için, onlar bir şey demeseler de, biz anlayıp gülüyoruz (ya da benim korktuğum üzere, onlar bir şey demiyorlar, ima da etmiyorlar, ama biz yine de anlayıp gülüyoruz…)
Yılın Listesi, Filmler girişinde değindiğim üzere, Lie To Me’nin Detektif Wallowski’sine vurulmuş durumdayım (Monique Gabriela Curnen), HIMYM’da House’un Allison Cameron’ı Jennifer Morisson’ını görünce şok yaşadık (Bengü, yazacaksın, değil mi?) hiç böyle genç rolü yakışmamış koca kadıncağıza dedim, sonra kontrol ettim gerçek doğum tarihini, oturdum aşağı. Meğer House’la gençliğini yaşayamamış.
Geç oldu, uykum var, artık yatmam laızm: Yılın Dizisi: Parks and Recreation.
Haydi iyi geceler.