I’m just talking to myself
Cool blue reason
I’m just rearranging hell
I’m just talking to myself
I’m just talking to myself
Oh no, oh yeah
Cool blue reason
Wraps around your throat
The minutes change like seasons
Only eight more hours to go
Only eight more hours to go
Only eight more hours left to go*
Çok kriptik bir mesaj havası verse de, değil aslında (aka “değil be annem!”). Bu akşam yorgun bir haftayı bitirdim, otobüste dönerken Murakami’nin The Hard-boiled Wonderland and the End of the World’ünü ikinci kez bitirmek üzere bir duruma geldim, onun o sonlarındaki kayıtsızlık, dinginlik, bulaştı bana da, otobüse binerken Cake’ten “She’ll come back to me” çalıyordum, ondan sonra da alakasız ‘Italian leather sofa” başlar (bouncing ponies), “Hem of your garment”a zıpladım haliyle, işte “Cool blue reason” da zaten oradan girince, sağdan 3. şarkı, “Alpha beta parking lot”ı geçtikten sonra 2. oluyor. Otobüsten indiğimde o çalıyordu, eve geldim, Bengü nefis somon yapmıştı, onu yedik, Ece’yle çıktık, yazdığı mektupları gönderdik postaneden, pastaneden peter pan kaptan kanca’yla dövüşürken olan bir gemi/oyuncak/kumbara aldık, benim geçen seneki emlakçılara uğradık hatır sormak için, iyi oldu, Ece yattı, Bengü mutfakta, ben de açtım kendime bir 50cc High Fidelity, aklıma önce başka birtakım şeyler, sonra da Emir geldi, ya ben bir daha acaba Emir’i görebilecek miyim (in reality?), şimdi bunu yazdım, aklıma Jonathan Ames’in kitabından (Gece Gibi Geçiyorum) şu pasaj geldi, bilemiyorum bütün hikayeyi okumadan çok anlamı olacak mı ama neyse:
I don’t know why I wrote those other things about him, I prayed for him to live. I did Poppy, I wore your hat today, I didn’t want you to die.
Konudan saptık yine, neyse, ne diyorduk, Cool Blue Reason & She’ll come back to me. (aka sonra denize döktük).
Başlıksız — juliet, naked’i ( http://www.guardian.co.uk/books/2009/aug/30/nick-hornby-juliet-naked-review ) oku, sonra da düzgün biri onu da film yapsın diye dua etmeye başla – hemen yarın !
so where was I — Arkadaşım, o kipatı okumuşum ben Mart 14’te, bizim hanım da okumuş, ona sordum şimdi “beğenmiş miydin?” deyu, “he” dedi, ben beğenmemiş idim, bana yaşlı adam kipatı gibi gelmişti (içi geçmiş cinsten yaşlı adam kipatı), o yüzden diyeceğim odur ki:
Hahahahahahahaha. I told you he was overated. Now go and listen to everything ‘MORRISSEY’ has ever sung you muppets.
(MrMozza7/Newbie/Posts:2, Sayfa : son)
Bir de ha bugun ha yarin, 3 vakte kadar e-posta kutunuzda bir mektup bulacaksiniz, haberiniz olsun, ding ding.
nipplejesus — benim favori Nick Hornby seysim Nipplejesus‘tir bu arada.