Biz aşağıda imzası bulunmayan insanların bir kısmı olarak, bu blog girişinde beyan ederiz ki, birazdan izlemeye koyulacağımız House, M.D. dizisinin 7. sezonunun 3. bölümünün de bundan önceki iki bölümü gibi patlak çıkması halinde torrent veya başka paylaşım metodlarıyla reklamlardan arındırılmış bölümlerini bilgisayarımıza indirmekten vazgeçip, kendisine “buraya kadarmış, haydi eyvallah!” bile çekmeyip, izlemeyi bırakacağız(dır). İnanmayan varsa gitsin iki mi, bir mi artık hatırlamıyorum sene öncesinde aynı akıbete uğramış How I Met Your Mother dizisine sorsun.
Öyle işte House efendi, birazdan göreceğiz artık, el mi yaman bey mi yaman! Hıh! Bu kadar da olmaz ki artık canım, tadında bırakmak diye bir şey var eğer artık olmuyor, olamıyorsa. Nerede bu devlet, nerede bu Bryan Singer!
bu baglantilarda asil ilginc olan sey ise bambaska… 8) —
sonradannn.. — evet, bu sefer kurtardi kendisini…
Başlıksız — Her house bolumunun dibi ayni olmuyor
Je cours chaque équipe — Oyle durumlarda ayran iciyorum, her seferinde takim geciyor.
Başlıksız — Diziyi seviyorum, aşığım, bu sezon diil sen patlaksın bence 🙂
ya ne alakasi var ya! — By Rekif945 on Tuesday, November 14, 2000 – 12:46 pm:
gençliğin halinin böyle olmasına gerçekten çok içerledim. ben 55 yaşında bir sezen aksu hayranıyım ve sezen aksuya karşı olan büyük sevgim ilk karımdan ayrılmama sebep olmuştu…
sezen aksuya söyleyeceğim, bu siteyi ziyaret etmesn sakın…
gerçekten çok ayıp şeyler yazmışsınız
Başlıksız — Bizim de derdimiz Flash FArward’ın yayından kaldırılması. House’a çok sarmışlığımız olamadı zaman meselesinden, uyuşmadı zamanlarımız işte. Birkaç bölüm o kada. Zira eşim cellenip dizinin resmi sitesine mail yoluyla bile durun yapmayın etmeyin sezenişinde bulunsa da nafile. Gitti dizi. Meğer Amerika’da yaşayan bir dostumuz da dedi ki, bizdeki kadar tutulmamış orda. E tabii Amerikalı’lara göre fazla karışıktı. C’est normal…
flash forward — Arka planda Lost’un son sezon bolumlerini biriktirirken, biz de Flash Forward’a baslamis idik. Genelde (hemen her zaman) fizik muhabbetinin gectigi medya ortamlarindan kacar adim uzaklasan biri olmama ve dahi Dogus’a benzerliginden oturu izlemeye dayanamadigim Joseph Fiennes’in basrolde olmasina karsin, diziyi sevdik, rollerini de diger dizilerden adamlara comertce ikram ettiginden de daha bir hosumuza gitti, beraber bir sevgiyi buyuttuk birlikte. Ama tabii Lost seyircilerinin ezici bir bolumu bu diziyi yerden yere vurdular, “istemem eksik olsun, eksik olsun istemem” dediler.
Sonra iste dizinin iptal oldugunu ogrendik, biraz da huzunluce seyrettik son bolumunu, iste bagladilar ettiler ellerinden geldigince, tadini bozmadilar, o civarlarda da (?) Lost bitti, oturduk son sezonun seyrine, onu da pek begendik, pek begendik, bildigim kadariyla sonunun o sekilde baglanmasini bir biz takdir ettik (bkz. “ya baska nasil olacakti yani simdi?”).
Evet. Bizde bir gariplik var. Cunku o aralardan bu aralara ne seyrettiysek begendik (Modern Family’nin ilk gunden hastasi olduk, Louie’ye basladik ve ilk sezonu yedik bitirdik iki hafta evvel, ha bir tek Glee cok ama cok fena (cok pek cok) patlak cikti, cok pismaniz (cok)). Oyle iste, butun bunlar hep Pushing Daisies’den kalma (diziye maruz kalma sonucu beyin hucrelerinin sayisinda kritik azalma sendromu).
Simdi Amerikalilarin sevgili Flash Forward’i sevmediklerini belirtmissiniz ya, aklima direkt cocuklugumun skandal konusu “ya, Fransizlar Clementine’i hic iplemiyorlarmis, ‘oylesine normal bir cizgi film’ diyorlarmis, inanabiliyor musun?” flas haberi geldi. O Clementine ki bugunku orta yas kusaginin butun cikmazlarindan, daralimlarindan sorumludur.. (ha seviyorum, o ayri). 8) yani, isin ozu, aynen dediginiz ki, C’est normal, gayet normal.. (Formaldehit Sonku)
Başlıksız — Clementine’i bilmiyordum ama yine bizim zamanımızın adını şimdi unuttuğum – ya da hatırlamakla zaman kaybetmek istemediğim de diyebilirz- dizilerinden birinin oyuncularını Türkiye’ye davet ettiklerinde kendilerinin bile şaşırdığını okumuştum bir yerlerde. Hatta o kızcağız şimdi Gossip Girl’de anne rolü oynuyor sanırım. Heyhat! Celementine’i iplemeyen Fransızlara da Edip Cansever ile yanıt verebilirim geç olsa da: “Ne çıkar siz bizi anlamasanız da”
ha ha ha! — Hayat Ağacı’nın Sam’i, Dedektif Kyle Masters’ın sevgilisi, buraya Vogue çoraplarının reklamı için getirilmişti.8) Gossip Girl’ü hiç seyretmişliğim olmasa da, yorumdan o olacağı aklıma gelmişti (çünkü yazıyı yazarken de gelmişti, tesadüfe bir bakın ki), sonra gittim kontrol ettim. Ben onu en son Pelikan Dosyası’ında görmüş idim, Nick Nolte, cazibesini kullanarak, ondan labın anahtarlarını alıyordu…
İnsanın kendisine ait / kendinden bir şeyin başkalarınca daha fazla takdir edilmesinin garipliğine ise bir başka sıkıcı girişte değinmek Synechdoche, New York’u seyrettiğimden beridir aklımda (benzer minvalde Coca-Cola ile Pepsi de var (ben kokkolacıyımdır ama bir dönem Pepsi reklamıyla aklımı çelmişti ki, o reklam da kısa bir girişi hak etmiyor değil).
Edip Cansever demişken: “Bir cümle tuhafsa dikkat! pek tuhaftır insanın tırnak çıkardığı / Sonra da boyadığı, ne demeli sonra da kestiği”