Severiz Biz Seda’yı.

Blog yazarken insan, öncelikle arkadaşlarının okuyacağını düşünüyor, sonrasında tanımadığı insanların bir şekilde bir şey arayıp geldiklerini, bir kelebek misali sayfaya konduklarını, sonrasında da belki şu servisteki kızın, “kim arıyordu diyeyim?” diye sorunca, isminizi, cisminizi belirttiğiniz şu sekreterin, bir şekilde bir yerlerde isminizi duyan bir kişinin okuduğunu düşünüyor. Sizin blogunuzu okuduğunu düşünmediğiniz / var sayamadığınız / ön göremediğiniz ve dahi tersaneleri zapt edilmiş olan akrabalarınız klasman dışı her zaman! O yüzden de sürprizleri daha bir etkili oluyor.

Seda, Bengü’nün akrabası, “bunun dışında” çalışmalarını hayli beğendiğimiz bir sanatçı (grafik sanatçısı yeterli olmuyor, değil mi tanıma). Nesri de güçlüymüş, şimdi bloguna bakarken keşfettim:

Akrabalık olayları, akrabalık vasıtasıyla tanışma olayı (“akraba in law”) hakikaten garip olaylar. Bonus gibi 8)

Seda Hepsev, Yutan Eleman, 2007

“Yiyiyorum yiyiyorum bitmiyor” dedim.
“Gidip gidip varamamaktan iyidir” dedi.
“Öyle söyleme” dedim ben de. “Gitmek iyidir, hem yolda olmak zaman kaybı degildir ki.”
Sonra bir gün yolda karşılaştık. Ama gittiğimiz yönler farklıydı. Tam da bu yüzden karşılaştık.
“Aynı tarafa gitseydik birbirimizi göremezdik ki” dedim.
“Hep iyimserdin sen” dedi.
Zaten biz de kucaklaşmadık, selamlaştık sadece.

“Hangisi daha kötü hissettirir sence?” diye sordum. Çok güzel bir rüya görürken uyanmak mı, yoksa kabus görüp uyanmak mı?”
Cevap vermedi.
Galiba en son gördügü rüyayı hatırlamaya çalışıyordu.

“Çok yalnızım ben” diyerek geldi bir gün. “Hatta o kadar yalnızım ki, dünyada bir tek ben yalnızmışım gibi hissediyorum.”
“Gidip bir köpeğin gözlerine bak, iyi gelir” dedim.

“Görüşürüz demek gerçekten görüşmek anlamına gelmiyor biliyor musun?” dedim.
Alaycı bir biçimde hafifçe gülerek, “bu bir soru mu simdi?” dedi.

“Aklıma gelmişken” dedim. “Ben sandığın kadar iyimser değilim. Mesela bahar aylarını hiç sevmem.”
“Zaten o yüzden iyimsersin” dedi. “Bahardan başka üç mevsim daha var.”

Gelip, kulaklıklarımı kulaklarımdan çekip bağırarak birşeyler söyledi. Ama o kadar yakından söyledi ki, ben yine duyamadım. Daha doğrusu anlamadım.

“Belki de bunların hepsi birer isarettir” dedi. “Prenses Mononoke’de de öyle söylemiyorlar mıydı: Kaderini degistiremezsin ama onunla yüzlesebilirsin.”
“Boşver, hepsi tesadüf” dedim.
Herkes gibi o da inanmak istemedi. Ben de, herkesin bir bildiği var mıdır acaba diye düşündüm.

Aradan uzunca bir süre geçti. Tekrar bulusup konuştuklarımızı hatırladık.
Gülüp geçtik.
Bir baktık, büyümüşüz.

Seda Hepsev

“Severiz Biz Seda’yı.” için 4 yorum

  1. 🙂 — Haydaaa! :))
    Ben de sasirdim simdi, buralarda karsilasmak da varmis!
    Ne guzel bir supriz ama, cok sevindim…Ve tesekkur ederim tabi ki yazdiklarin icin.
    Opuyorum sizi.. (Ece’yi iki defa ama!) :))

  2. Cevaplar…Seda’ya:
    Al bakalım Seda, zaman tünelinin sana selamı var… Geçen gün tesadüfen karşımıza çıktı.. 8)

    Seda-Sururi-Bego 30 Mart 2003


    Berk’e:
    Komşi, gidiyoruz biz, biliyorsundur gerçi. Bir de Ece son bir haftadır herhalde bu taşınma olaylarından filan kötü etkilendi, senin de bildiğin üzere, 2 buçukta giriyor ağlama nöbetine, artık ne zaman susacağı belli olmuyor, sizleri de rahatsızlığın en uç noktalarına bir tura çıkarıyor…du. Bugün eşyayı boşalttık, 20’sinde tamamıyla ilişiği keseceğiz, vedalaşırız gerçi ama fırsat bulmuşken buradan da sizinkilerden ve senden şimdiye kadar dolaylı/dolaysız verdiğimiz rahatsızlık için özür dileriz efendim. Benim komşularımın geceleri böylesine ağlayan bir çocukları olsa idi, çok büyük bir ihtimalle şimdiye değin 50, 60, 70 kere filan aşağı inip kavga etmiş idim… Anlayışınız için tekrar tekrar teşekkürler, sevgilers, selamlarz..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir