(Şu listeleme işini bir an önce bitirip, “hasret kaldığınız” normal bloglamalarıma dönesim var ama bir türlü vakit ayırıp da bu iş için klavyenin başına oturamıyordum; iki gündür mazeretim var so here is yet another edition of this year’s list)
Bu girişe 2008 yılı içerisinde ayak bastığım ülkeleri birbiri ardına (kronolojik olarak) sıralayarak başlayayım ki havam olsun:
Hollanda – İngiltere – Japonya – Almanya – Hollanda – Belçika – Hollanda – İngiltere – İsviçre – İngiltere – Hollanda
İngiltere : Hemen ardından büyüyü bozalıngen, karizmayı çizedurin. İngiltere’ler sayıca üstün olmasına rağmen sadece kapıdan merhaba şeklindeydi (İsviçre’ye giderken bile aktarmayı İngiltere’den yapmak zorunda kalışım British Airways’in başarısı değildir de, nedir?). Ama bu sizi yanıltmasın, sağolsunlar, Japonya’ya gidişteki ilk sefer haricinde (ki Heathrow üzerindendi o gidiş), diğer iki seferde envai yerlerimden kan ve birtakım diğer numuneler aldılar, neticede illallah dedirttiler: bizzat kraliçe tarafından çağrılmadıkça gitmeyeceğim kardeşim (kaldı ki kraliçe’yle bizim Liz’i değil, Dee’yi kast ettiğimi ayrıca belirtmeme gerek var mı, bilemedim).
Japonya (ya da Ece Böcee’nin deyişiyle: Totoro’nun Ülkesi) : Kendimi bildim bileli demeyelim tabii, yanlış olur, ama gerçekten çok uzun bir zamandır hayranlık beslediğim hayallerimin ülkesi Japonya’yı bizzat görme şerefine de bu sene nail oldum. Giderken en büyük korkum hayalkırıklığına uğramaktı: neticede bunca yıl sen bu tutkuyu besle büyüt, sonra gerçeği ile karşılaşınca imge balonu patlasın, olur mu olur. Ama Japonya beni büyüledi. İnsanıyla, memleketiyle… İnşallah bir daha dünya gözüyle görme fırsatım olur. Yaşanası bir yer mi bilemiyorum, zira çok rutubetli ve sıcaktı benim gittiğim yer ama boyuna uzun memleket, elbet arayınca uygun bir kesit bulunur. Ayrıca “Japonya’ya / Çin’e gittik, aç kaldık şekerim” durumundan da korkuyordum ama bütün yemekleri (minus the ones containing porki porki) afiyetle iç ettim, denizden ne çıktıysa yedim, leziz nefis. Bu kadar mı tezatların ülkesi olabilir diyeceğim, ama daha da fazla yazmayacağım yaz yaz bitmez, teknoloji + geleneksel, otorite & hiyerarşi + ekstrem davranışlar, lay lay loy. Sevdik yani güneşin ülkesi Nippon’u. (Özetle : Caponya incident über alles’i bu listenin.)
İsviçre (ya da Ece’nin deyişiyle Heidi’nin Ülkesi ya da İzvinçre) : İsviçre, Hollanda’da o kadar zaman kaldıktan sonra tekrardan dağ ve göl kavramını aşılayan bir memleket oldu. Temiz dağ havası Villars’ların muhteşem ev sahipliğiyle birleşince müthiş bir 3 gün oldu. Ayrıca İsviçre’ye biraz kaçak girişim belki ileride torunlara uykudan önce hikayesi olarak anlatılabilir. Haydi İsviçre, kommen Sie zu Schengen bir an önce (be annem)!
Almanya : Caponya’dan dönüş uçağımın türbinlerine 4 saat rötar kaçınca, doğal olarak Almanya’daki aktarmayı kaçırdım. Geceyi havaalanının (ama hangisiydi, hangi şehirdi? Berlin miydi?) yanındaki otelde geçirip, ertesi sabah ilk kalkan uçakla Amsterdam’a yola çıktım. Bezgin yorgun ve biraz asabiydim, o yüzden Almanya’nın günahını almamalıyım ama Ze Cermans’ın zaten bendeki pek de yüksek olmayan pozisyonu pek de iyi etkilenmedi (diyeyim, onlar anlasın). Bir de koskoca havaalanında bir tane mi aktif danışma bulunmaz ha penum cüzel uşağum?
Belçika : Şimdi Belçika kapı komşumuz, atla trene iki saat sonra in ister Anvers’de, ister Brüksel’de, Brüj’de vesaire, niye gerek duydum onu bu listeye almaya (sorun bakalım). Belçika’ya bu sene Leventlerle süper düper bir kaçak yolculuk yaptık, oy oy oy… İstasyondaki biletçi teyzenin yanlış yönlendirmesi sonucunda bambaşka bir şirketin trenine bindik, Belçika Kralı olduğundan şüphelendiğim kontrolör amcadan bir ton papara yedik (yidik), ilkokullu çocukların ödev defterine kalın kırmızı kalemle yazılan “Bir daha Ali’nin ödevinden kopya çekmeyeceğim” misali “Bu biletle bu trene binilmez” yazıldı biletlerimizle, tren de numaralı tren olduğundan biz bir kompartman aralığında, Leventler diğer bir kompartman aralığında oyy oyy oyy… (Enter Özay Gönlüm ve yarenini here gülüm)..
Hollanda : Güzel memleket hakikaten. İnsanı güzel, kanalları güzel, bisikletleri güzel, yaşama şartları güzel. Kapımızın önünden nehir geçiyor, ördekler, martılar çok şükür..