Sali aksami sag salim vardim Bilbao’ya, ertesi gun de okula basladim. Insani cok guzel sagolsunlar, havasi da iliman – Hollanda’dan sonra cok buyuk bir degisiklik. Icimden pek yazmak gelmiyor, yeni yerde insan sevdiklerini daha bir ozluyor. Resim mesim de yok, oyle iste.
Herkese tesekkur ederim, binbir badire atlattik birlikte. Bir muddet daha blogu ihmal edebilirim, ederim buyuk ihtimalle.
Turkiye’den haberler yine iyi degil: anneannem agirlasmis, hastanedeymis.. Takdir-i ilahi, yapilabilecek ne var ki her seyin hayirlisini dilemekten baska?.. Neyse, daha fazla ic karartmadan ben gider – over & out.
Başlıksız — herseyden once gecmis olsun. blog’a arada isten bakiyorum. hos gittiniz, bask’lar klasik avrupalidan biraz daha farkli insanlar – ama cok da degil. guggenheim, ve muzenin yaninda nehir kenarinda asagida guzel paella yapan pahali bir restoran, corte ingles, stadin ordaki guzel arjantin restoranlari -gerci bunlardan hollanda’da da cokca vardi-, barlarda kadinlari aralarina almadan sarki soyleyen gruplar -o gecelerin bir ismi vardi ama unuttum-, yerleri ne kadar kirliyse o kadar populer barlar, tavandan sarkan kurutulmus domuz bacaklari, bir bodruma konuslanmis kotu caz klubu la bilbaina, denize dogru nehirde teleferigimsi celik kopru vs. vs. bittikten sonra.. daglari guzel. daglarinda koylerde kiralik cottage’lar var. vadilerde bir suru koyun, koyunlarin pesinde azman coban kopekleri, guzel sarap, guzel peynir. epey pastoral anlayacagin. sabah sis oluyor bolca. telefonu falan halledince bir haber ver, belki yolum duser.
Bilbo Bagijnhof — Merhaba FKK!
2007’de, Turkiye’de, Ankara’da ve nisanda (ki Isvicreli bilim adamlari, nisanin aylarin en zalimi oldugu bilgisinin yanlis bir anlasilmadan (kiz meselesi) ibaret oldugunu ortaya cikardi gecenlerde) ben Hollanda’ya mulakata gitme hazirliklari yaparken, biz daha Hollanda planlari yaparken, Delft nedir bilmezken cikagelmistin. Bir suru bir suru seyler anlatmistin, demistin ki “Eger bir Avrupa ulkesinde yasayacak olursam, bu Hollanda olurdu.” sen boyle deyince bizim de icimize su serpilmisti – bir de “bisikletli melekler”den bahsetmistin. Sonra Hollanda oldu, biz de Delft’e gittik, bisikletli melekleri bizzat tanidik, kulaklarini cinlattik.
Simdi, iste boyle Bilbao’da bir basima otururken, ev aramakla ugrasirken ne guzel oldu senden haber almak. Buradaki ilk aksamimda hocam dedi ki “civarda lokanta bulamazsan barlara git, senin bir ihtimal alisageldigin barlar gibi degiller, orada yiyebilirsin” ben de ilk aksam yemegimi bir barda yedim, ne kadar hosuma gitti. Barin uzerinde tabaklarda mezeler, leziz deniz urunleri, gelen ondan biraz yiyor, bundan biraz yiyor, sohbete katiliyor, ickisini yudumluyor, cikista da diyor, “sundan su kadar yedim, bunu ictim”, hesabi oracikta belirleniyor, ne kadar guzeldir, bundan Corlulu Ali Pasa Medresesi’nde de vardi. O tavandan sarkan domuz bacaklari jamonlar bizim cemene bulanmis koca koca pastirma cusselerini akla getirse de, onlar kendi yoluna, ben kendi yoluma. Neyse ki Basklarin mutfaginda deniz urunleri bas koseyi tutuyor, yoksa her seye biraz jambon koymaya ozel bir gayret sarf ediyorlar. Islami diyet uygulamak zor ama vejeteryan olmak da, kosheri takip etmek de imkansiz. Vejeteryan sandviclerde bile illa ki bir dilim jambon oluyor, lutfedilmis gibi 8).
“Belki yolum duser”i kaba bir soz olarak algiliyorum. Istanbul’da gorusmemis olabiliriz, Istanbul baska, gec simdi bunlari, anam babam gec bunlari. Hayirlisiyla bir ev tutmamin akabinde telefonum da olur haliyle, ama senin yolun “belki” dusmesin, hazirliklarinizi yapin, atlayin gelin, FKK olmak kolay mi! Bir de bana adresini gonderir misin (yine, lutfen – e.tasci@tudelft.nl), yazasim var cok sayfalara, zarf, mektup. Fatmagul’e selamlar, Doga Naz’i da bir de benim icin op.
Bu acik mektubun sonu, kapalilarinda gorusmek uzere, gozlerinizden opuyorum. Saglicakla kalin.