Ya, senelerdir yazasım var, bir türlü yazamadım yazamıyorum ama kendime dair beğendiğim gak guk düsturlarımdan biri olan “geç olsun ama olsun, başlamanın geçliği yoktur” gibi bir şey uyarınca, işte şimdi hazır vaktim varken, keyfim de yerindeyken, buyrun bir Ulaş incelemesine.
Ulaş’la mazimiz epey geçmişe uzanıyor. Aynı okulda olmamıza (İTÜ, ben FizMüh, o MatMüh) rağmen, tanışmamız HiTNet vesilesiyle oldu. Sene 1995, İnternet yurdumda yeni yeni keşfedilmekte.
Şimdi Ulaş deyince aklıma arşiv geliyor ama o zamandan mı öyleydi, hatırlamıyorum. Zirvelerde içerdi, onu hatırlıyorum ama. 8)
Arşiv (müzik ve film), Ulaş’ı Ulaş yapan özelliklerinden biriydi. Daha biz Hotmail’de email hesabı açmaya yeni yeni başlamışken, o internet üzerinden tanıştığı, dünyanın dört bir yanından insanla normal (snail) posta yoluyla film/müzik değiş tokuşunda bulunuyordu. İlk başlarda ağırlıklı olarak kendi zevklerine uygun şeyleri topladıysa da (bunun anlamı edindiği şeylerin %80 – 90 arası bir miktarını bizzat dinleyip/izliyordu) sonrasında arşivcilik tutkusuna yenik düştü (bunun anlamı da bir gün dile getirdiği “Hemen şu anda elimdeki şarkıları dinlemeye başlasam (24 saat) ve her şarkıyı sadece bir kere dinlesem, hesaplarıma göre 70 yaşıma kadar meşgalem olacak” mealindeki istatistiksel çıkarımı).. Sonrasında matematiği bıraktı, çevirmen oldu, Ankara’ya çevirmenlik okumaya geldi(yok, Hacettepe Çevirmenlikten önce Bilkent’te ne bölümünde okuduydu yahu?), düştükçe de bizim ODTÜ’deki ilim irfan yuvamıza da ziyaretlerde bulundu sağolsun.
Ulaş lafın iyi anlamıyla rahat adamdır, yıllardır birlikteliğiniz olan oda/ev arkadaşınız gibidir, hemen arkaplanda bilgisayarını açar, bir yandan o çok sevdiği sözlüğe “entrylerini eklerken” bir yandan da muhabbet açar. Pop kültür bağlamında entelektüeldir, son trendlerden haberdardır, bir de updater özelliği vardır. Bizim HiTNet gibi görüşmelerin/haberleşmelerin rast geldikçe oluştuğu bir komünitede birbirimiz hakkında haberlendirir, sosyal network’ümüzdür (network’ümüzdü, sonra facebook blog vs icat oldu).
Ulaş’la Hayalet Oğuz arasında benzerlik kurmak, oldukça beklenen ve doğal karşılanacak bir şey olsa gerek ama öyle mi, şimdi onu düşünüyorum. Hayalet Oğuz’u hakkında yazılanlardan tanıyorum, Ulaş’ı şahsen ama tabii burada 90 derecelik bir dönüş yapıp hakkında yazılanları da okuma lüksüne sahibim (40 yıllık HiTNet’ten sözlük’e ilk kaptırdıklarımız arasındaydı, o kadar da alacağımız olsun artık). Baktık, demek ki neymiş: Ulaş gençler arasında sevilen bir şahsiyetmiş. Sir Robin is an easygoing fellow. Sarhoşluğu neşelidir, onu hatırladım bir de.
Ne yazsam az, by default. Ama sadece birkaç ay evvel last.fm’de geziniyorken, arkadaşın o sırada neler dinlediğine bir göz atmak vesilesiyle profiline bakıp da Kraftwerk’ten hem de Pocket Calculator’ını dinlediğini görmek, böyle bir insanla arkadaş olmanın bilincinin ayrıcalığını tattırdı ya, o bile 5 katı için bile yeter şart idi. Kalasın sağlıcakla Ulaş (Bir de tabii G&D’nin nikahında sakallı dil çıkaran amca modu var, unutulmaması gereken)..
Bir de.. — Benim bekar halimden bile daha dağınık olduğunu tescilli olarak kabul ettiğim tek insan.
Tarihte bugün — 4(?) sene evvel miydi, ben, parış, robin, robin’in mp3 arşivini deli gibi hd’lere aktarmıştık iki hafta sonra o hd’lerin uçacağından bihaber, kayıtsızca, şartsızca..
Bir keresinde de benzer bir şekilde dış mihraklı bir film arşivinden ben, Levent, Robin coşkulu bir şekilde duplikasyon sendikasyon maratonumuz vardı.
(Bir de iki fotoğraf daha: Biri Bilkent’teki odasının hali, diğeri de Tunalı’yla Esat’ın kesiştiği evindeki lingo lingo şişeler fotoğrafı, şantaj için tutuyorum elimde hala 8)
Başlıksız — Ulen senin bekar halin dediğin, babamın iki çocuklu halinden daha bir düzenli, anne-görse-bayılır falan bir intizam içeriyordu, kimi kandırıyorsun? bohem görünmekle eline ne geçiyor, açık konuş!
Başlıksız — Aman abi utandırdın beni, eyvallah 🙂
Bilkent’te okuduğum bölüm 2 senelik. Uygulamalı İngilizce-Türkçe Çevirmenliği idi. Oradan dikey geçişle Hacettepe’ye geçtim.
Bir de sene 95 değil 96 olması lazım. Yanlış hatırlamıyorsam o yılın haziranında, ya da temmuz başında, ÖSS’yi atlattıktan sonra modem alıp hitnet’e girmiştim.
Yalnız ne entelektüeli anasını satiim, ordan burdan okuyup aklında tuttuğun bilgileri insanlara tekrar etmekle entelektüel olunuyorsa ohooh 🙂
Dağınık.. — Ah sevgili Löker, hatırlar mısın Kuzguncuk’tan bizim eve dönmek “zorunda” kaldığımız o güzel günü? (Böyle yazınca da pek romantik oldu 8). Odada basacak yer bulamayışını unutmuşsun anlaşılan 8). Öveçler’de sevgili evceğiz partnerim Alex’ciğim sayesinde biraz daha düzenli hayata geçmiştik çok şükür amma velakin orada da kedi dışkıları dört duvarı sıvamış idi yaw… Poposunu silmek için kitaplarımı kullanan kediler… ahh ahh.. Neyse, iyi bir şey tabii derli toplu hatırlanmak. 8)