Dün Brian sayesinde haberdar olduğumuz Otesanek‘i izleyelim dedik. İlk olarak filmin Japon değil de Çek yapımı olduğunu fark ettik. 20. dakika civarında Bengü bir başka şeyi fark etti – filmin, “ne seyredelim?” kısmında ele aldığımız İspanyol korku filmi El Orfanato olmadığını (zira birçok kereler gülmüştük o dakikaya gelene kadar). Filmin 40. dakikalarında son derece baymıştık ama nedense seyretmekten vaz geçmedik (bir defasında da kapatmanın ucundan döndük) zira, elimizde dizi yoktu ve başka bir filme geçmek için vakit çok geçti. Gelgelelim, film ilginç bir şekilde toparlandı, temposunu oturttu ve Jeunet-Caro’nun Delicatessen’inkine benzer bir tatlılığa büründü. Hatta uzunca bir süre “uzun metraja gerçekten gerek var mıydı ki? Kotarıvereydiler kısa bir filmi, daha güzel olmaz mıydı?” şeklinde düşünegelen beni bile, sürenin gerekliliğine ikna etti.
Filmden çıkartılacak dersler:
* Kitaplardan / filmlerden sıkılıyorsanız, evet, yarıda bırakın ama arada sırada yarıda bırakmayın. (Entelektüel sayntifik relasyon/gönderme istiyorsanız, Feynman’ın bilgisayarlar arada sırada hata yapabilecek şekilde programlanmalı deyişiyle (internetten aradım, doğrulayamadım, yanlış hatırlıyor da olabilirim nitekim -keywords: AI, fuzzy-; oyun teorisindeki “Prisoner’s Dilemma”nın sürekli oynanan versiyonunda kazanan algoritmanın “tit for tat” (kısasa kısas) ama %5 mi %15 mi ihtimalle affeden oluşu.)
* Her absürd olduğunu önceden bildiğiniz garip isimli filmi Japon sanmayın.
* Filmdeki en iyi oyuncu kediydi.
* Filmin kameramanını vurun, görüntü yönetmenini filmi 70 kere izlettikten sonra vurun. Hatta durun, filmi 70 kere normal izlettikten sonra, 80 kere de balıkgözü kamerayla çekip izlettirin, vurmanıza gerek kalmaz.
* Filmdeki en iyi oyuncu kediydi ama diğerlerini de fazla hırpalamamak lazım. Jarmusch, Dead Man’i çekerken, Robert Mitchum’a nasıl korka korka doldurulmuş ayının önündeki rolünü anlattığını anlatır (anlatan, Çetin Altan yalan).
* Bendeki versiyonun sonunda bir de kısa film vardı, diyalogsuz, “ilginç” bir odaya hapsedilen bir adam hakkında, hayli başarılıydı (enter Mission of Burma, Max Ernst). [Sonradan Not: İlgili filmi YouTube’da buldum : Jan Svankmajer – Kurzfilm – The Flat (Byt) 1968 Pt:1 Pt:2 ]
* Hayır, Endülüs Köpeği’ni izlemedim. Büyük konuşmayayım ama bu yaşımdan sonra da izlemem herhalde…