Woody Allen’ın 1988 tarihli Another Woman filminde, yazar bir kadın, istemeden de olsa, yan dairedeki psikoloğun terapi oturumlarına kulak misafiri olur. Filmi seyredeli epey oldu, o yüzden yanlış hatırlıyor olabilirim ama, arada sırada, terapiye gelen kadın yazarımız hakkında da yorumlarda bulunur.
İnsanın kendisine dışarıdan kaçamak bakışlar atması. Gençliğimi başka insanların benim hakkımda ne düşündüğünü merak etmekle yedikten sonra, uzunca bir süredir, huzurlu yaşantımda pek de umurumda olmuyor aslına bakarsanız, yine de bu beni adımı googlelatmaktan alıkoymuyor – hatta arsızca, yeni tanıştığım, şöyle bir iletişime geçtiğim, vs, vs.. hemen herkesi (daha doğrusu haklarında bir şeyler bulma potansiyeli olduğuna inandıklarımı) derhal googlelıyorum. Geçelim bunları, gelelim bugünün hikayesine:
Karalamalar Emre Sururi’nin yaşama dair farkındalıklarını ve deneyimlerini aktardığı blogu. Konular içten anlatımlarıyla doyurucu olduğu kadar, uzun yazılar da son derece akıcı ve rahat takip edilebilir. Bir şey vermeden, benimsetmeden ya da fark ettirmeden bırakmayan bloglardan biri. Aslında çok uzun süredir takip etmeme rağmen, linklerime eklememiş olduğumu şaşkınlıkla fark ettim ve ekledim hemen…
|
Böyle sürprizlerle karşılaşmak güzel oluyor. Şimdi uzun uzun bloglarının okunduğunu fark eden insanlar başlıklı felsefi teze girmeyeceğim, bunun da bir sürü alt dalı var nitekim (bloglarının geek olmayan arkadaşları tarafından da okunduğunu fark eden insanlar; bloglarının akrabaları tarafından da okunduğunu fark eden insanlar; bloglarının ancak merhaba-merhaba samimiyetinde olduğu insanlar tarafından da okunduğunu fark eden insanlar; bloglarının bir şekilde bütün tanışıklarının sabahları/akşamları serviste kendi halinde konuşmadan izole izole birlikte yol almaktan ibaret olduğu insanlar tarafından da okunduğunu fark eden insanlar; bloglarının “bir arkadaşlarının bir arkadaşı” tarafından da okunduğunu fark eden insanlar… – gördünüz, liste uzuyor…) ama asıl olarak -ve en doğrusu olarak- bloglarının okunduğunu fark eden insanlar diyelim. Dünya bizden bağımsız olarak devam etse de, işte arada sırada, böylesi bir selam çakması güzel oluyor. Biz de sevgili Lyn’e buradan bir Sururi selamı çakalım karşılık olarak: 8l
Bu girişi yapınca, bir ben buradayım eyyyy okuyucu, sen neredesin! çağrısı yapasım geldi, hesapta eğer bu satırları okuyorsanız, bir zahmet [[Miranda July spagettisi]] babında bir yorum eklemenizi rica edecektim, bu yorumu onaylamayacağımı, yani sadece ben tarafından okunmuş olacağını filan belirtecektim ama sonrasında Güzel İnsanlar kuramı uyarınca hemencecik caydım bu fikrimden.
Hamiş: Bu arada, farkındayım, çoook uzun zamandır entel dantel giriş yapmadığımın. Yok efendim şu doğumgününden bu doğumgününe, yok şu geldi, bu geldi, bunu bunu yedik. Sururi Efendi! Sururi Efendi! Biz seni entelsin diye okuyoruz, hizaya gel! (ayrıca bkz. Entelsin dediler, kız vermediler)