Bir süredir (2 yıldan biraz az bir zamandır), kendime zaman ayıramıyorum. Bütün günler torbaya girdi. Okulda koşturmaca oluyor, vakit yetmiyor nedense, hem de her zamankinden daha az çalıştığımı söyleyebilirim ama yine de zamanın çoğunda ders çalışıyor oluyorum ve zaman yetmiyor, saat yetmiyor, saat sekiz buçuktan bir anda beş buçuğa atmış oluyor. Günler geçiyor. Akşam Ece’yle oynuyoruz, altı buçuk – yedide başlıyoruz dokuz – dokuz buçukta yıkayıp yatırıyoruz. Ece’yle oynamak güzel ama nedense işte bazı günler çoğu günler o iki – üç saat sonsuz gibi geliyor, kendimi “Ah, bir yatma vakti gelse..” diye düşünürken buluyorum. Ece’yi yatırdıktan sonra, bazen de yatırmadan hep birlikte, yemeğimizi yiyoruz. Sonra gazeteye göz atıyoruz. Sonra uyuyakalıyoruz. Hala cuma akşamı mesai bitiminde “Yaşasın hafta bitti, iki gün tatil!” diye kek gibi seviniyorum. Ece erken kalkıyor. Hala perşembe akşamları yatarken, cuma gününün temizlik günü olmasından dolayı erken kalkmak zorunda kalacağımı düşünüp surat asıyorum. Ece daha erken kalkıyor, her gün erken kalkıyor. Ben hala eski zamanda kalmışım. Üstelik Ece’yle evde geçirdiğimiz zamanın %80’inde Bengü ilgileniyor kraliçeyle. Ona rağmen. Tabii böyle yazıldığı gibi durmuyor, bir kere her gün, fizyolojik açıdan mümkün olsa neredeyse her saniye şükrediyorum böyle müthiş bir yaratığa sahip olduğumuz için. Sağlıklı olsun, keyifli olsun, hiçbir zaman canı sıkılmasın yeter ki. Ece Böceğim.