all we are is dust in the wind…

ya da ramazan geldi hoş geldi…

Başlık (şu içinde dust geçen) Kansas’ın 1977 tarihli bir şarkısından. Gürer Bey’in vaktiyle düzyazıya attığı bir mesajda buldum, beğenip alıntıladım. Zaten asıl niyetim de, o mesajda olduğunu bildiğim bir diğer inciyi alıntılamaktı:

Ramazanın sırrı gün boyu aç durup akşam yemek değil, 11 ay pidesiz kalmaya dayandıktan sonra pideye kavuşmaktır.

Ben pideye o kadar düşkün değilimdir. Saati 4.20’ye kurmuş idim, burada imsak 5.05’te olacaktı, alarmı kapatıp uyumaya devam etmişim, şöyle bir gözümü açtığımda 4.56 idi meret, pek de panik olarak tanımlanamayacak bir şekilde kalktım, mutfağa gidip bir şeyler atıştırdım, ama daha önemlisi iki çanak su içtim, dişlerimi fırçalarken ezan okundu.

Hoşluklar: Bu all we are dust in the wind nedir, neredendir diye enternette araştırma yapıp, (Sezen’in kulakları çınlasın) Prof. Google’a danıştığımda, Google Desktop atlayıp, gayet gereksiz bir şekilde T.S. Eliot’ın Prufrock and Other Observations‘ını önerdi, “bak işte şurasında dust, burasında wind, burasında da all filan geçiyor..” mealinde. Bugün (cts) akşama doğru Consider Phlebas bitti – bir serinin ilk kitabı olarak doğrusu hayli yoğun olmuş, biraz sulandırmak, o yapılamıyorsa, by-pass geçmek gerekiyor Disq, haberin olsun. Yatmadan evvel The Player of Games‘e başladım, daha bir kolay okunabilir havası var, hem zaten anladığım kadarı ile serideki kitaplar birbirlerinden sümme bağımsız. Banks, serinin ilk ve son kitaplarında TSE’nin kapısını çalmış. Çorak Topraklar‘a ben de herkes gibi saygı duyarım. Phlebas’ın olduğu Suda Ölüm kısmı iyidir, vurucudur lakin, benim favorim açılışı da yapan Ölülerin Gömülüşü bölümüdür. Hatta ‘Eliot’ Suphi Aytimur’un hakikaten nefis tercümesiyle:

Nisan en zalim aydır, gövertir
Leylakları ölü toprakta, yoğurur
Anılarla istekleri, uyarır
Uyuşuk kökleri bahar yağmuruyla.
Kış, sıcacık tuttu bizi, örter
Toprağı unutkan karla, sürdürür
Kısır bir hayatı kuru köklerle.

ve tabii ki:

Bir tanış görüp durdurdum haykırarak, “Stetson!
“Sen ha! Gemilerdeki yoldaşım benim, Mylae’de!
“Şu ceset, bıldır diktiydin ya bahçene,
“Filiz verdi mi? Bu yıl durur mu çiçeğe?
“Yoksa o beklenmedik don bozdu mu tarhını?
“Öyleyse uzak tut köpeği, insanların dostudur,
“Yoksa tırnaklarıyla kazıp çıkarır gene!
“Sen! hypocrite lecteur! – mon semblable, – mon frère!”

(Şiirin orijinaline buradan, çevirisine ise buradan ulaşabilirsiniz, by the way..)

Yazdıkça yazılacak şeyler beliriyor, iyisi mi burada ara vereyim.

-Ama nargileden bahsetmemek olmaz. Cuma günü Tömbeki’de keyif yapıp çıkmış idim ki, Tenedos’un önünde karşı istikametten gelen Dee ve Doruk ile karşılaştık. Nargile sefasından gelmekte olduğumu belirtince, Dee haklı olarak bloguma yazmış olduğum ilgili girişi hatırlattı. Ben de ona bu bloga yazdığım her şeye inanmamasını tavsiye eyledim 8). Bir nevi guilty pleasures durumu. Tatilde de kokkolalayt günlerime dönmüştüm zaten. 8P

Buyurunuz, bu aşağıdaki de, Gürer Bey’in pide üzerine belirttiklerini alıntılamam karşısında kendisine yaptığım ödeme olsun. Ve Valentine.. ah Valentine.. Consider Phlebas‘ın Perosteck Balveda’sı nedense Faye’i anımsattı bana..

Bir de bir de..

Bir de, şu geçen zaman içinde bu dünyaya iki bebek daha geldiğinin müjdesi ulaştı:

Zeynep Defne Çağlar Vaktiyle bahsettiğim, ağabeyim vasıtasıyla tanıştığımız Seden ve Hakan’ın kızları Zeynep Defne Çağlar (DT:01/09/2006) ile
Doğu Baran Şentürk taa İTÜ’den arkadaşım Timuçin ile eşi Filiz’in oğulları Doğu Baran Şentürk (DT:10/08/2006).

Allah analı-babalı büyütsün, kısmetlerini daim etsin.

CAPTCHA, MySQL 5, GUBEN Blogger ve Amerikan Aksanlı WinXP

Geçen gün comment spammerları gene işbaşı yaptılar. Benim de canıma tak etti, “resimde gördüğünüz harfleri şuraya şuraya giriniz…” türünden bir spam engelleyici yazayım dedim ama vaktim olmayınca, bakalım ellerde ne var düsturu uyarınca biraz web’de gezindim ve CAPTCHA kavramı ile tanıştım. CAPTCHA, “Computer Assisted Program for Telling Computers and Humans Apart” tanımının kısaltılması ve bir türlü anlayamadığım, anlatamadığım Turing makinelerine güzel güzel referanslar içeriyor. Bozulmuş harflerin yazılmasını istemek de bu dalın işi, resimler gösterip, içinde yer alan nesneleri çoktan seçmeli olarak belirletmek de, hatta bir şeyleri sesli olarak çalıp, söylenen şeyleri yazdırtmak da. Hayli ilginç bir şey aslına bakarsanız. Zira insanlar, insanları ayırt etmek için makineleri kullanıyorlar ve makine vs. makine durumları hasıl oluyor. Sonuçta ben, http://www.php.meezerk.com/ adresinden PHP ile yazılmış, basit ama etkili olabileceğini düşündüğüm bir kodu indirdim, bugün yarın GUBEN Blogger’a eklerim inşallah.

Gelelim bir başka soruna: Evelsi hafta yeni bilgisayarıma kavuştum (ağabeyim sağolsun!). Kendileri bir adet Sony VAIO olup, VGN-FE11H adıyla gitmektedirler ama biz ona kısaca Vâlâ diyoruz (as in Vâlâ Nurettin). Aletin işletim sistemi Windows XP Professional Media Center Edition. Sanırım bu sondaki Media Center Edition olayından dolayı işletim sistemi İngilizce olmuş. Başta sorun yok dedim ama karakter tabloları beni öldürüyor. Zannederim yakın bir zaman içerisinde dayanacak takatım kalmayacak ve paşa paşa WinXP Türkçe kuracağım.

Şimdi bilgisayar yeni ya, o yüzden özenle programları kurdum. İş Apache-PHP-MySQL üçlüsüne gelince, Apache’nin 1’li, PHP’nin ise 4’lü versiyonlarının en son çıkan kararlı sürümlerini kurarken, nedense şeytana uydum ve MySQL’in 5’ini kuruverdim. Başlangıçta her şey iyi gidiyordu — ben MySQL’e PHP’den bağlanamayıncaya kadar! Efenim neymiş, authentication’ımı beğenmemiş, client’ım pek bir demode kalmış falan filan. SEN O CLIENT’A KURBAN OL, E Mİ! Neyse ki OLD_PASSWORD() deyu bir fonksiyon eklemişler, o sayede root hesabımın şifresini eski formata sokabildim de, mevcut PHP kodumu çalıştırabildim / çalıştırabildiğimi zannettim.

Ama kazın ayağı öyle değilmiş. Bunu, yayıla yayıla şu CAPTCHA kodunu GUBEN’ime yamayım diye GUBEN’i lokalde çalıştırmaya teşebbüs edince anladım. Kod bir güzel Apache’yi uzaya gönderiyor, bekle bekle gelmiyor, bilgisayar da bir süre sonra küsüyor, yanıt vermemeye başlıyor. Sonunda aldım elime bir echo “lala”;exit; satırı, koydum copy kaşesine, adım adım ilerlemeye başladım kilitlenme oluncaya kadar. Nihayet buldum. HANGİ İNSAN EVLADI TIMESTAMP formatını YYYYMMDDHHMMSS’dan küt diye YYYY-MM-DD HH:MM:SS formatına çevirir ve eski sürüme destek kapısını aralamaz? Tabii hal böyle olunca, benim bütün substr fonksiyonlarım saçmalamaya başladı. Ha, bir de ya bu MySQL’de hasıl olmuş, ya da phpmyadmin’i de son sürüme yükselttim, o yüzden fark etmeye başladım, bir COLLATION diye baş ağrısı çıkartmışlar. Benim bilgisayar ki Türkçe klavyeli İngilizce işletim sistemli bilgisayar, veritabanlarımın İSVEÇÇE olduğunu bas bas bağırıyor, ne desem dönmedi kararından. Böylelikle Amerikan aksanlı Türkçe konuşan bir işletim sistemim ve boş zamanlarında kendi aralarında İsveççe konuşmayı tercih eden blog girişlerim var. Hayır, İsveç candır, hiçbir şeyi olmasa bile Nina’sı var, ABBA’yı çıkartmış, Ace of Base cabası, ona bir şey demeyeceğim ama zorrr geliyor belli bir yaştan sonra, değil mi canım…

Şimdi ne yapacağımı merak edenlere: paşa paşa bana birkaç boy büyük gelen MySQL 5’i kaldıracağım, 4.1 öncesine gideceğim; kimse kusura kalmasın. Bilgisayara da fazla program yüklemeyeyim de, bir ara müsait olunca güzel güzel WinXPTur kurayım.

Kütüphane..

Bundan 1 ay kadar önce, kütüphaneden kitap istediğimi belirtmiştim. Geçen hafta aşağıda alıntılayacağım mail’i aldım. ODTÜ’yü gerçekten seviyorum, medeni ve özünde iyilik var – bunu 6 senedir gözlüyorum, karşıma sıklıkla beni şaşırtan incelikler çıkıyor. İnsan hele de diğer üniversitelere bakınca bunu çok daha iyi anlıyor. Ay amma partizan bir mesaj oldu bu. Neyse, ODTÜ’ye can kurban.. 8)

Sn. Tasci,

kutuphaneye alinmasini istediginiz kitaplara iliskin siparis
bilgileri, ekte yer almaktadir.
Bilginize sunarim.
Saygilarimla.

Cevat Güven
ODTU Kütüphanesi


Yeni hazirlanan siparis listesine eklenmistir. The Extra Man Jonathan Ames Scribner 0671015583
Yeni hazirlanan siparis listesine eklenmistir. The Wind-Up Bird Chronicle: A Novel Haruki Murakami Vintage 0679775439
Yeni hazirlanan siparis listesine eklenmistir. Dance Dance Dance Haruki Murakami Vintage 0679753796
Yeni hazirlanan siparis listesine eklenmistir. Norwegian Wood Haruki Murakami Vintage 0375704027

Görünen o ki, istediklerimden bir Hard-Boiled Wonderland‘i listeye eklememişler — acaba Bilkent’te olduğu için mi? Zannetmem ama olabilir de. Beni en sevindiren ise Wind-Up Bird Chronicle‘ın da geliyor oluşu; Bengü’nün okumasını çok istiyorum. Tesadüf bu ya, bugün Yasemin’den (Yazgan) bir mail aldım: buradalarken, WUBC’ı okuyordum ama bir türlü romana giremiyor ve epey sıkılıyordum. -Blog girişlerimden takip edebileceğiniz üzere- Murakami’yi önce yerin dibine batırıp, ardındansa müptelası olup çıkmıştım. Yasemin’le konuşurken, ona tavsiye etmiştim, o da kitabı okumuş, ilişkiler yumağı, tesadüfler, aklına Paul Auster’ı getirmiş. Efe’yle ona da hala yazamadık bir şey, tembel Taşcılar… 8(

Günlerin Köpüğü…

Gene araya epey bir zaman sokmayı başarmışım -arada Turan’ın doğumgünü de kaynamış 8(-. Bu geçen zamanda tatile gittik, tatilden geldik, okula ısınmaya çalışıyorum, simülasyon neticeleri hala makale olmayı bekliyor, yolumu gözlüyor.

Tatilde Side’deydik, Eda’nın tavsiyesi ile Doğan Otel‘e gittik, hayli de memnun kaldık – yalnız çocuğu olmayanlara pek tavsiye edemeyeceğim, çünkü ortam sözlük anlamıyla “ana-baba günü” idi. Ece Hanım - Deniz SefasıNasıl olduğunu kestiremediğim bir evrim sonucu, Doğan Otel bebekli ailelerin kesişme noktası olmuş. Ben, Bengü, Ece Hanım, Eda, Eda’nın arkadaşı Defne ve Defne’nin şirin mi şirin kızı Cansu gittik, ikinci gün, Eda ve Defne’nin arkadaşı Eylem ve Eylem’in oğlu enerji deposu Alp de bize katıldı. Eda, Ece’nin doktoru aynı zamanda, Defne ve Eylem de doktor olunca, tamamıyla doktor gözetiminde bir tatil yaptık. 8)

Bengü ile beni en çok yol kaygılandırıyordu. Kolay değil, otobüsle 10 saat yol, bir de kızın damarı tutarsa bütün otobüs ahalisinin hayır duasını almamız işten değildi ama çok şükür, kızım giderken de gelirken de çok uslu idi. Hatta otobüs Ankara’ya geldiğinde inenler kızı görünce “A! Bebek varmış!” şeklinde şaşkınlıklarını gizleyemediler.. Ece Hanım da ilk deniz sefasını yapmış oldu böylelikle.

Ian M. Banks - Consider PhlebasTatilde değil de, özellikle yolda giderken ve gelirken bir türlü bitmek bilmeyen Murakami’nin Dance Dance Dance‘ini okudum ama bitirmek dönüşe nasip oldu. Yanımda bir de Bilkent Kütüphane’ye kitapları iadeye götürdüğümde çıkarmış olduğum Raymond Carver’ın Will you please be quiet, please?‘i vardı, ondaki hikayeleri de yarıladım. Murakami bittikten sonra uzunca bir süredir başlamak istediğim Ian M. Banks’in Culture serisine geçiş yaptım. Şu sıralar Consider Phlebas‘ı okumalardayım, yarıladım sayılır — Hedefim üçüncü kitap Use of Weapons.