Cumartesi günkü Radikal gazetesinde, Fatih Özgüven, köşesinde Jim Jarmusch‘a olan sevgisinden ve Michael Haneke’ye olan nefretinden dem vurunca, “ne kadar da çok ortak yönümüz var!” diye kendi kendime mırıldanmadan edemedim. Bilenler bilir (ve ne şanssız insanlardır ki onlar!), Haneke’yi anlatmaya gerek yok, biz sevgili Jim Jarmusch’la ilgilenelim..
Jim Jarmusch’la, 1995 yılının İstanbul Film Festivali’nde tanıştım. O sene, muhteşem bir kararla, Jarmusch’un bütün filmlerini göstermişlerdi. Ben de, bu sayede Stranger than Paradise‘tan Dead Man‘e, Coffee and Cigarettes‘in o zamana değin çekilen üç filmi dahil bütün külliyatını izleme fırsatı bulmuştum (hatta Night on Earth‘ü gece sineması bölümünde bir başka hastası olduğum yönetmen Kar Wai Wong‘un Chungking Express‘iyle birlikte seyretmiştik (ben, bera, hakan). Bugün gazetede okuduğuma göre, bu seneki film+/Güz Şenliği‘nde Jarmusch’un 7 filmine yer vereceklermiş.. Kaçırılmamalı derim.
Kendi adıma, ilerleyen seneler boyunca, Jarmusch’un ‘Down by the Law’u hariç, diğer filmlerini tekrar tekrar seyrettiğimden, büyük bir ihtimalle gitmeyeceğim. Down by the Law’daki Tom Waits performansı, benim gibi bir Tom Waits hayranını bile çileden çıkaracak kadar kötüyken, John Lurie ve Roberto Benigni epey iyiydi. John Lurie (of the Lounge Lizards), zaten ‘Stranger Than Paradise’da da döktürüyordu, o filmdeki kankası Richard Edson’ın Sonic Youth’un ilk bateristi olması da ayrı bir detay – gerçi Eva rolündeki Eszter Balint’in de müzisyen olması, olayda bir kast aranmasına yeter de artar bile sanırım.. (Bu arada, evet, en sevdiğim Jarmusch filmi Stranger Than Paradise, nereden anladınız.. 8)
Jim Jarmusch’u sevip de, üstadı Wim Wenders’dan haz etmeyişim sanırım Woody Allen’ı sevip de, Ingmar Bergman’a dayanamamla aynı şey..
Wim Abi — Wim Wenders sevmedigini bilmiyordum, galiba yalnizca 2 filmni izledim ama iyiydi. Jarmusch iyice iyi tabii. A Night on Earth’e bayilmistim. Bu arada, Bergman konusunda katiliyorum, ve Woddy Allen konusunda da… `nasi kandirdik ama!` diyorum 🙂
Wim Abi — Sizin sevdiğinizi bildiğim ‘himmel über berlin’ maceramızı anlatmak isterim.. Bengü hanımla geçtik ekranın karşısına, başlattık filmi, bekle bekle hiçbir şey gelişmiyor, bekle.. bekle.. bekle.. en son trapezci görüldüğünde dayanamadık ve kapattık. 8) evet, böyle de korkunç insanlarız biz!.. hem ‘city of angels’ varken, orijinalini seyretmek niye! 8P